KADINLAR İLİŞKİYE, ERKEKLER HAZZA ODAKLI
CİNSELLİK BACAKLARIMIZIN DEĞİL, KULAKLARIMIZIN ARASINDA! –
BEYNİMİZDE…
Evlenmeden önce kötü ve çirkin olan cinsellik evlendikten sonra bir gecede güzel ve doyumlu olabilir mi?
Kadınlar bedenlerine yabancı. Kadınların kendi bedenleri ile ilişkileri erkeklerden çok daha zayıf ve olumsuz.
Yetişme ve gelişme çağındaki “ortalama bir kız çocuğu” bedenini ona bakanların gözü ile görmeye şartlanıyor. Ve, çoğu kadın bir ömür boyu bedeninden nasıl haz alabileceğini keşfetmeden yaşıyor, büyüyor, çocuk doğuruyor ve yaşlanıyor.
Yapılan çalışmalar, kadınların kendi bedenlerinin üremeyle ilişkin fonksiyonlarını bile bilmediklerini ortaya koyuyor. Adet, hamilelik, doğum ve bu süreçlerde cinsel yakınlaşmaların sonuçları üzerinde çok az bilgiye sahip.
Kadınlar açısından cinsellik, bazen hoş, keyifli, romantik sıcak bir yakınlaşma bazen bir zorunluluk dolayısıyla çekince ve tiksinti kaynağı olarak yaşanıyor.
Konu cinsel hazza gelince, kadınların bilgileri daha da azalıyor. Kendini cinsel hazza aday görmeyen birisinin bilgi araması da söz konusu olamıyor.
Kliniklere başvuran kadınların temel sorunları vajinismus ya da cinsel isteksizlik.
“Cinsellik bacaklarımızın değil, kulaklarımızın arasında” diyen uzmanlar,
özgür seçimlere dayalı cinsel yakınlıkların cinsel sağlığın ön koşulu olduğunu
CETAD’ın kamuoyu araştırmasına göre, kadınların %57’si cinsellik konusunda kendisini “PEK BİLGİLİ DEĞİLİM VE HİÇ BİLGİLİ DEĞİLİM” diye
tanımlarken, erkeklerde bu oran % 34’lerde.
Araştırmanın bir başka sonucu olan bekar kadınların %64’ünün CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEMESİ de kadınların cinsel yaşamına ilişkin önemli bir bulgu. Kadınlar evlilik hayatına bilgisiz ve deneyimsiz olarak adım atıyorlar.
Kadınlar, erkeklere kıyasla kendi bedenlerini popüler modellerle kıyaslayıp, çok daha az beğeniyorlar. Bedeninden memnun olmayan bir kadının da kendisini cinsel olarak arzulanır hissetmesi ya da arzu duyabilmesi eksik oluyor.
KADINLAR KENDİLERİNİ YETERLİ VE DOYUMLU GÖRMÜYORLAR
Kendi bedenini tanımayan, bedenin biyolojisi ve isteklerinin farkında olmayan kadının başkasının ihtiyaçları karşısında da fikir sahibi olması mümkün değil.
Kendisini eş olarak yeterli görmeyen, ihtiyaçlarının, dürtülerinin farkında olmayan kadın, cinselliği de kendi kontrolünde yaşayamıyor.
Modern toplumlarda kadınlar, cinselliği ilişkisel olarak ve hem sevgi, saygı,
şefkatin hem de arzunun içinde olduğu bir bütün olarak yaşama eğiliminde. Oysa,erkek cinselliği sadece o ana yönelik bir arzu şeklinde yaşayabiliyor.
Kadınlar kendi bedenlerinin bir haz nesnesi olduğunu erkeklere oranla çok ileri yaşlarda keşfediyorlar.
Kadınların odaklandıkları nokta haz değil, içinde bulundukları ilişki. Çünkü aile ve toplum tarafından bu duruma koşullandırılarak yetiştiriliyorlar. ÇÖZÜMÜ ZOR DENKLEM: BEKARET VE NAMUS
Kadın cinselliği “bekaret” ve “namus” merkezli olarak düşünülüyor, algılanıyor.
Kadının toplum içindeki değerini cinsel deneyimsizliği belirliyor. Kadının cinsel olarak erkekler ve toplum gözünde kıymetli, sevilebilir, evlenebilir olması için “namuslu” olması gerekiyor.
Bir yandan cinsel deneyimsizliği ödüllendirilirken, diğer yandan cinsel deneyimler de namus cinayetleri, namus intiharları ile cezalandırılabiliyor.
Kadının seçtiği kişi ile sevişmesini cezalandıran toplum, aslında öteki genç kızlara da gözdağı vererek, tehdit ederek, bastırılmış bir kadın cinselliği yaratıyor. İLK CİNSEL İLİŞKİ KADIN İÇİN KORKU YÜKLÜ…
Kızlık zarının ilk cinsel ilişkide yırtılacağı, kanama meydana geleceği ve dolayısıyla bir kadının bekaretinin bu zar yapısı ile anlaşılabileceği düşüncesi eski çağlardan günümüze kadar uzanan bir yanlış inanış.
Günümüzde, kimi yörelerde kadının yaşamını alt üst eden ilk gecede, herkesin dikkati üzerindeyken çiftin yaşamaya çalıştığı bir cinsellik söz konusu. Cinselliğe çok mahrem gibi yaklaşmasına karşın bu gelenek mahrem olmaktan çok uzak.
Kadınlar, bir yanda “kızlık zarının patlayacağı” ve beraberinde kontrol edilemez bir acı ve kanama korkusu diğer yanda bakire olup olmadığının “test” edileceği bir sınav yaşıyor.
Aslında “ilk gece” sadece kadın için ilk gece. Yani, yüceltilen “İLK” VE “ÖZEL” olma durumu sadece kadın için geçerli, erkek için değil.
Birbirini tanımayan ve gerdek gecesi tanışan bir çift için cinsel performans beklemek gerçekçi değil. Kadın için hayal kırıklığı, endişe ve korku dolu olan bu deneyim mutlu bir evlilik başlangıcı için risk taşıyor.
Kadınlarda ilk cinsel ilişki sırasında mutlaka kanama veya yırtık meydana gelmeyebilir. Kadınların hepsi ilk ilişkide kanamıyor.
CİNSELLİK: EVLENENE KADAR “ÇİRKİN”, EVLENDİKTEN SONRA “GÜZEL”
Erkek bedeninden farklı olan kadın için cinsel hazzın miladı ilk cinsel
ilişki değil. Hatta, ilk cinsel ilişki bazı kadınlar açısından keyifli bile değil.
Kadınların evlenmeden önce bakire olmasını, hiçbir erkekle cinsel yakınlıkta
bulunmaması neredeyse toplumun tamamı tarafından kabul görüyor.
Ancak, bedeni ve kişiliğinin cinsel yanını keşfetmemiş kadın için doyurucu bir cinsellik yaşama şansı sınırlı. Türkiye’deki vajinismus vakalarının dünya ortalamalarının birkaç katı olması da bunun sonuçlarından birisi.
Evlenene dek yaşadıkları cinsellikleri “gizli”, “kötü”, “çirkin” olarak yaşayan genç kız, evlendikten sonra sevgi ve aşk dolu bir eş haline gelip, “güzel”, “temiz” ve “doyumlu” bir cinsellik yaratmakta zorlanıyor. Buna bağlı olarak en fazla görülen cinsel işlev bozukluğu ise cinsel isteksizlik.
Kadının değerini erkeklerin aksine evlilik öncesindeki cinselliği yaşama pratiğine göre değerlendiren bir toplum sadece kadınları değil, erkekleri de sakatlıyor.
Cinselliğe iyi gözle bakılmayan bir ortamda yetiştirilen kızlar, cinsel hazza olumsuz bakıyorlar. Kadın cinselliğinin namus adına bu denli kontrol edildiği ortamlarda erkekler de cinselliklerine yabancılaşıyor, zorunlu olarak paralı seks veya pornografiye yöneliyorlar.
ANNELİK VE CİNSELLİK İKİLEMİNDE YANLIŞ BİLİNENLER: GEBELİKTE/LOHUSALIKTA CİNSEL HAYAT BİTMEZ…
Kadın cinselliğini en çok etkileyen olgu olan gebelikte cinsellik ülkemizde pek hoş karşılanmıyor. Gebelikte cinsel yaşamı ne doktorlar soruyor ne de çocuk bekleyen çiftler dile getiriyor.
Kısırlık tedavileri sırasında çiftin cinsel hayatı kendi cinsel arzularından koparıyor ve üreme teknolojisine endeksleniyor.
Gebelik sırasında cinsel birleşmenin bebeğe zarar verebileceği, cinsel birleşmenin erken doğum veya düşüğe yol açabileceği gibi önyargılar yaşanıyor.
Cinsel birleşme bebeğe zarar vermediği gibi haz alan annenin kendini daha iyi hissetmesi mümkün. Ve, gebelikte cinsellik çifti birbirine yakınlaştırdığı için annenin daha huzurlu olmasını sağlayabiliyor. Kadın doğum uzmanı tarafından düzenli kontrol ediliyor olmak ve onun tarafından aksi söylenmemiş olması kaydı ile!
Gebelik gibi lohusalık dönemiyle ilgili de önyargılar var. Doğum sonrası dönemdeki hormonal değişiklikler ve emzirmenin etkisiyle kadın cinsel isteğinde,uyarılmasında ve haz almasında bazı sorunlar yaşanabiliyor.
Ülkemizde birçok bölgede 40 gün kabul edilen bu dönemi genellikle kadınlar ve erkekler ayrı odalarda geçiriyor. Bu yüzden, kadının kocasından sevgi ve ilgi görmeye ihtiyacı olduğu bu dönem, kadının beklentilerini karşılamaktan ve doğum sonrası doyumlu bir cinsel hayata hazırlamaktan uzak.
Buradaki önemli nokta gebelik sırasında ve doğum sonrası dönemde cinselliğin ne sıklıkla ve ne şekilde yaşanacağının kadın tarafından belirlenebilmesi. Bir başka deyişle, kadının kendini tekrar cazip, sevilir ve beğenilir olarak görmesi en temel unsur.
İlk cinsel deneyimin sorunsuz atlatılması halinde, kadının kendini daha iyi tanıdığı ve haz almasının arttığı bir cinsel aktivite dönemi yaşanabiliyor. Çünkü cinsellik “ÖĞRENİLEBİLEN” bir eylem.
CETAD (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
CETAD Antalya Bölge Temsilcisi
www.antalyaterapipsikiyatri.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99
facebook.com/antalyaterapipsikiyatri
twitter.com/DrSevilayZorlu