Mail : drsevilayzorlu@gmail.com    Tel : 0242 316 98 99



Cinsel sapkınlıklar


Cetad Antalya Bölge Temsilcisi




Duyurular

MENOPOZ ÖDÜL MÜ…CEZA MI?...

MENOPOZ ÖDÜL MÜ…CEZA MI?...

Sosya-kültürel ve ekonomik düzeyi yüksek olan toplumlarda gençliğe, genç kalmaya, cinselliğe aşırı önem verilir.Bu toplumlardaki kadınlar menopoza yaklaşırken bu durumu üreticiliğinin, kadınlığının, cinsel çekiciliğinin sonu olarak görebilirler. Özellikle herhangi bir nedenle çocuk sahibi olmamış kadınlarda bu düşünceler daha fazla yoğunlukta Kadın çöküntü içine girebilir. Karı-koca arasındaki iletişim bozulabilir.Erkek de bu dönemde "ORTA YAŞ KRİZİ”ne girebilir. Menopoz döneminde bulunan eşine yeteri kadar destek veremeyebilir.Daha önceki yaşamında düşünceye önem veren ve bu alışkanlıkta olan kadınlarda,menopoz döneminde düşünme eğilimi daha da artar. Bir yandan yaşamlarının akıp gitmekte olduğunu üzüntü ve şaşkınlıkla gözlerlerken öte yandan konu ile yüzleşmekten kaçınamazlar. Zaman zaman kendilerine "HAYATIM BOYUNCA BUGÜNE DEĞİN NE YAPTIM?", "BUGÜNE KADAR ÜRETİCİ, YARARLI BİR HAYAT SÜRDÜM MÜ?", "BUNDAN SONRA NE YAPACAĞIM?" gibi sorular sorarlar.

Bu açıdan örneğin Amerikan toplumunda menopoza karşı olumsuz beklentiler

vardır. Gençliğe aşırı önem veren toplumlarda menopoz kadın için bir ceza

olarak algılanır. Oysa Hint, Arap toplumunda ve ülkemizde kırsal alanlarda

yaşayan kadınlar ise menopoz ile birlikte statü farklılaşması, hamile kalma

tehlikesinin ortadan kalkması gibi nedenlerle menopozu bir ödül olarak

algılayabilirler.

MENOPOZDA EN SIK GÖRÜLEN CİNSEL YAŞAM SORUNLARI…

Kadınlar menopoz döneminde en sık yaşadıkları sorunlar şunlar;

Cinsel ilgi kaybı

Orgazma ulaşmada zorluk

Klitoral uyarılmada azalma

Cinsel ilişkide azalma

Ağrılı cinsel ilişki sıklığı sorunları

Çünkü;

Bu dönemde kadınların çoğu kendilerini çekici bulmazlar.

Kendilerine dokunulmasından hoşlanmayabilirler. Dokunulsa da derinin

kuruması ve kalınlaşmasıyla zevk alma duygusu azalmıştır. Östrojen eksikliği

dokunuşun bedende yarattığı güzel, hoş duyguların azalmasına yol açabilir.

Cinsel yaşamın bozulmasına vajinal kuruluğunun da büyük rolü vardır.

Öte yandan idrar yolları ve mesane enfeksiyon olasılığı, idrar kaçırma

korkusu ve gerçekten kaçırma, kadınların cinsellikten uzaklaşmasına neden olur.

Kalp hastalığı, inme gibi durumlarda fiziksel hastalık kadında ve/veya partnerinde kaygıyı aşırı arttırarak cinsel aktiviteyi olumsuz yönde etkiler.

Artrit’te olduğu gibi fiziksel hastalık cinsel birleşmenin zor, yorucu veya ağrılıolmasına neden olabilir. Fiziksel hastalık (Alzheimer hastalığında olduğu gibi) doğrudan doğruya cinsel istekte azalmaya yol açabilir.

YAŞLI KADINDAKİ ORGAZM SORUNLARININ NEDENLERİ…

Eşteki cinsel işlev bozukluğu

Cinsel sevişmenin kısa sürmesi

Eşin veya partnerin kendisini yeteri kadar uyarmaması

Kişinin yaşa bağlı değişiklikler konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması

Dini inançlar

Cinselliğe bakış açısı

Anksiyete, depresyon, eşin ölümünden sonra yeni partnerle ilişkide

bulunmaktan dolayı yaşanan suçluluk

Fiziksel hastalıklar (kalp, diyabet, artrit, inme gibi) ve geçirilmiş ameliyatlar

Daha önceki cinsel yaşamın kalitesi

MENOPOZDA HORMAN REPLASMAN TEDAVİSİNİN CİNSELLİĞE ETKİSİ

Hormon Replasman Tedavisi’ndeki (HRT) tartışmalar meme kanserine

karşı kalp hastalığından korunma gibi çok dar bir alana indirgenmiş

Ancak, Hormon Replasman Tedavisi’nin cinsellik açısından gerçek ve

önemli yararları var:

Örneğin, sıcak basmaları ve gece terlemeleri nedeniyle kendini

rahat ve çekici hissetmeyen bazı kadınlar cinsellikten kaçınabiliyorlar.

Ayrıca, Öte yandan HRT ile vajina daha elastik olurken, vajinanın

doğal ıslanması tekrar başlıyor ve cinsel birleşme daha rahat

HRT ile cinsel organlara kan akımı cinsel uyarılma esnasında artıyor,

sevişme sırasında dokunmalara karşı duyarlılık artıyor. Cinsel

organlar alanında sinir uçları daha duyarlı hale gelerek, kadının

önceden bildiği dokunma duyusunun verdiği zevk tekrar yaşanmaya

başlanıyor.

 

 

CETAD  (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

twitter.com/DrSevilayZorlu

VİDEOLAR

CİNSEL SORUN YAŞAYAN ÇİFTLER

CETAD ETİK KURALLAR

Haberler & Duyurular
  • NELER CİNSEL İSTİSMARA GİRER?

     

     

    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Bir erişkinin cinsel isteklerinin doyumu için nesne olarak çocuğu kullanması çocuğa yönelik cinsel istismar kapsamına girer. Temas içermeyen cinsel istismar yani taciz; teşhircilik, pornografik görüntüler gösterme ya da pornografik konuşmalar biçiminde olabilir. Temas içeren cinsel istismar yani cinsel saldırı ise dokunma, sürtünme, oral-genital yaklaşmalar, anal-vajinal penetrasyon gibi cinsel eylemler içerir.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Türk Ceza Kanunu’na göre erişkinlere yönelik cinsel suçtan söz edebilmek için ‘rızanın olmaması’ gerekirken çocuklar söz konusu olduğunda ‘rıza’ aranmaz. Çünkü çocuklar cinsel amaçlı davranışların ayırdında olmaz. Bu sebeple çocuklara yönelik tüm cinsel davranışlarda çocukların boyun eğdikleri kabul edilir.
    Cinsel istismar uygulayanların yüzde 85’i çocukların güvendikleri kişilerden çıkıyor.

     

    2) ‘BENİM ÇOCUĞUMUN BAŞINA GELMEZ’ DEMEYİN
    SADECE KIZ ÇOCUKLARI MI CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALIR?


    Prof. Dr. Cahide Aydın: Erkek cinsiyette olmak kişiyi cinsel istismardan muaf tutmaz. ‘Benim çocuğumun başına gelmez’ demeyin.

    Prof. Dr. Salih Zoroğlu: Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır. Temas içermeyen türler eklendiğinde oran, kızlar için yüzde 60’a, erkekler için yüzde 35’e yükselir.

    3) HER KESİMDEN, HER MESLEK GRUBUNDAN OLABİLİR
    HERKES ‘POTANSİYEL TACİZCİ’ MİDİR?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Çocuğun çevresindeki herkesi potansiyel istismarcı olarak görmek doğru değil. Öte yandan, bunu yapan kişilerin, her sosyoekonomik-sosyokültürel kesimden gelebileceği, herhangi bir meslek grubundan olabileceği de bilinmeli. Çok düşük bir oranda, kadınlar tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar örnekleri de vardır.
    4) CİNSEL İÇERİKLİ SÖZLERDEN ŞÜPHELENİN
    NE GÖRÜRSEM ŞÜPHELENMELİYİM?


    Prof. Dr. Cahide Aydın: Bedeninde olağandışı izler, tekrarlayan enfeksiyonlar, akıntılar, ağrılar ve duygu-davranış değişimleri varsa bunların nedenleri araştırılmalı.

    Prof. Dr. Halis Dokgöz: Cinsel içerikli ifadeler kullanıyorsa mutlaka kaynağı sorgulanmalı. Çocuk eğer bir cinsel eylemden bahsediyorsa bunun gerçek olmama olasılığı yok denecek kadar azdır.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: 10 yaşından küçük çocuklarda; yaşına uygun olmayan cinsel bilgiye sahip olma, resimlerinde, oyunlarında ve davranışlarında cinsel içerikli temaların olması, sık ve ortalık yerde yapılan mastürbasyon durumunda aileler şüphelenmelidir.Daha önceleri yalnız kalabilen çocuğun yalnız kalmaktan korkması, uyku sorunları, belli bir cinsiyetteki tanıdıklardan korkma, ateş yakma, hayvanlara kötü davranma ve kendini yaralama istismar sonrası belirtilerdir. Tuvalet alışkanlığını kazanmış bir çocuğun idrar ve gayta kaçırması durumunda da mutlaka doktora başvurulmalı. 10 yaşından büyük çocuklarda ise ani başlayan depresyon, sosyal geri çekilme, yeme bozuklukları, kaçıp gitme davranışı, sürekli tetikte olma durumu, belirli yerlere gitmekten kaçınma, aşırı suçluluk, madde kullanımı, suça yönelme, kendini yaralayıcı davranışlar ve intihar durumunda cinsel istismarla ilgili şüphe duyulabilir.
    5) KÜÇÜK YAŞTAN İTİBAREN BİLGİLENDİRİN
    YA İSTİSMARA EVDE UĞRUYORSA?

    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Çocuğun kendini güvende hissedeceği yegâne yer olan evde istismarın varlığı durumunda temel güven duygusu derinden sarsılır. Anne-babanın bu konudaki yaklaşımı, dikkatli ve bilinçli olmak olmalıdır. Çocuğun cinsel istismar hakkında yaşına uygun biçimde bilgilendirilmesi gerekir. Evdeki istismar durumunda yapılacak ilk şey, onu istismarın tekrarından korumak olmalıdır.
    6) CİNSEL ORGANLARA İSİM TAKMAYIN
    ONA BU KONUYU NASIL ANLATMALIYIM?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Hiçbir koşulda, kimsenin ‘özel bölgeleri’ne dokunmaması gerektiği, bu konuyla ilgili oyun ya da sır diye bir şeyin olamayacağı, onu rahatsız eden bir durumla karşılaştığında çığlık atması, hızlıca oradan uzaklaşması ve hemen büyüklerine haber vermesi gerektiği öğretilmeli. Daha ileri yaşlarda cinsellikle ilgili doğru bilgiler verilmeli, cinsel istismar yaklaşımını fark etme ve büyüklerden saklamama vurgulanmalıdır. Bu bilgiler özellikle ergenlik dönemindeki çocuklara öğüt gibi sunulmamalıdır.Doç. Dr. Gül Karaçetin: ‘İyi dokunma’ ve ‘kötü dokunma’ ayrımı, nerelerde çıplak, nerelerde giyinik olunabileceği anlatılmalı. Cinsel organlara isim takılmayıp biyolojik isimleri kullanması da çocuklarının bunları söylerken utanmamasını sağlar.

    7) KONTROL EDİCİ DEĞİL, DESTEKLEYİCİ OLUN 
    AKRANLARININ CİNSEL İSTİSMARINDAN NASIL KORURUM?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Kimlerle arkadaşlık ettiğini bilin. Sizden bir şey gizlemeye gerek duymayacağı bir ortam ve güven dolu bir ilişki yaratın. Özellikle gençlik döneminde bağımsız olmak isteyecektir. Bu onu riskli durumlara sürükleyebilir. Önceden yaratılmış güven ilişkisi, aşırı kontrol edici değil, destekleyici bir tutum bu durumda koruyucu olur.

    Prof. Dr. Salih Zoroğlu: 15 yaş altı gruplarda ‘flörtle cinsellik’ ve ‘cinsellikle cinsel taciz’ arasındaki mesafe çok kısadır. Bu yaşlara has duygu yoğunluğu ve dürtü kontrolünün yetersiz oluşu birçok çocuk ve gencin tacizci ya da kurban konumuna düşmesine neden olur. Cinsel eylemlerin sonuçları konusunda eğitim çok önemlidir.
    8) ANLATTIĞI HER ŞEYİ ÖNEMSEYİN 
    ONU OKULDAYKEN NASIL KORURUM?

    Prof. Dr. Cahide Aydın: Onunla okulu hakkında sohbet etmek gerekir. Anlattığı her şey önemsenmelidir.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Teneffüslerde okul sınırları dışına çıkmaması, uzak ve ıssız yerlere, boş binalara gitmemesi, okula giderken tenha yerleri tercih etmemesi, yabancıların birtakım vaatlerle onu bir yerlere götürmesine izin vermemesi gerektiği anlatılmalıdır. 
    Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır.


    9) BU KONUYU SÜREKLİGÜNDEMDE TUTMAYIN 
    ONU BİLGİLENDİRİRKEN AŞIRI KORKUTMAMAYI NASIL BAŞARACAĞIM?

    Prof. Dr. Neslihan İnal Emiroğlu: Çocuğun insanlara güvensiz olması da sorunlar getirir. Çocuğunuzu eğitip önlemler aldıktan sonra konuyu sürekli gündemde tutmayın.
    % 10: Reşit olana kadar cinsel istismarla karşılaşan çocukların -kız ve erkek- yüzdesi


    10) BAĞIRABİLECEĞİNİ HATIRLATIN 
    TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA, DERSHANEDE, SİNEMADA, KAFEDE, AVM’DE, SPOR SALONUNDA NELERE DİKKAT ETMELİ?

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Her yerde dikkat etmesi gereken şeylere ek olarak; tuvalet kapısını kilitlemesi, ortam tenhalaştığında yalnız kalmaması hatırlatılabilir. Toplu taşımada onu rahatsız eden bir şey olduğunda şoförden ve diğer yolculardan yardım istemek, camı açarak bağırmak gibi seçenekleri olduğu anlatılabilir.
    11) İSTİSMAR BAŞKA SICAK İLİŞKİ BAŞKA 
    CİNSEL İSTİSMARA YAKLAŞIM TOPLUMA GÖRE DEĞİŞİR Mİ? AMERİKA’DA EN UFAK DOKUNUŞ TACİZ SAYILABİLİRKEN, BİZDE ‘GÖSTER AMCALARA’ DİYE BİR ŞEY VAR...


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Evet, Amerika’da bir çocuğa dokunmak daha düşünülerek yapılacak bir eylem. Bizdeki ise daha dokunarak sevmeye dayalı bir kültür. Ancak istismarla sıcak aile ilişkilerini karıştırmamalı.

    Prof. Dr. Salih Zoroğlu: Ülkemizde cahillik ve kabalık kaynaklı birçok davranışı kültürün doğal bir parçası gibi değerlendiriliyor. ‘Göster amcana...’ tarzında cereyan eden kültürsüzlük örneği davranışlar engellenmeli.


    12) OLAYI MUTLAKA ADLİ BİRİMLERE İLETİN
    CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALDIĞINI ANLADIĞIMDA İLK NE YAPMALIYIM?

    Prof.Dr. Halis Dokgöz: İlk şey, bunu ciddiye almak. Sorunu çözmek için onu ortaya koymak gerekir. İkincisi; adli birimlere iletmek. Üçüncüsü de, çocuğun rehabilitasyonunu sağlanmak.
    KİMLERE SORDUK?

    Prof. Dr. Burcu Özbaran - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Prof. Dr. Cahide Aydın - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Doç. Dr. Gül Karaçetin - Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatri Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu, Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Kurulu Üyesi

    Prof. Dr. Halis Dokgöz - Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma ve Araştırma Merkezi Müdürü

    Prof. Dr. Neslihan İnal Emiroğlu - Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Genel Sekreteri, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Prof. Dr. Salih Zoroğlu - İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Üyesi

  • NEFRET SUÇU MAĞDURU TRANS BİREYLERİ ANMA GÜNÜ

    Kişinin kendi bedensel cinsiyetinden hoşnut olmaması, karşı cinsin bedenine sahip olma ve toplumda karşı cinsten birisi olarak kabul görme isteği, bu isteğin yaşamın her alanında sürekli olması ve buna cinsiyet kimliği sıkıntısının eşlik etmesine transseksüalite denilmektedir. Cinsiyet kimliğimiz, yani bedenimizi ve benliğimizi bir cinsiyet üzerinde algılayaşımız, seçim yaparak karar verebileceğimiz, dolayısı ile değiştirebileceğimiz bir özellik değildir. Cinsiyet kimliği, kişinin öznel kimliğinin bir parçası olduğu için transseksüellik de tam zamanlı, yaşamın özel ve kamusal alanlarını kapsayan, bir kimlik ve varoluş biçimidir. Herhangi bir kişinin cinsiyet kimliğini veya cinsel yönelimini gizleyerek sağlıklı bir yaşam sürebilmesi gerçekçi değildir.

    Transseksüalite bir ruh hastalığı değil, bedensel cinsiyet ile cinsiyet kimliği arasında bir uyumsuzluk durumudur. Transseksüel bireyler, toplumun genelleştirdiği cinsiyet normlarına uymadıkları için kimlikleri yok sayılmakta, aileleri ve sosyal çevreleri tarafından da ayrımcılığa maruz kalmakta, sözel veya fiziksel olarak taciz edilmekte, kısacası cinsel kimlikleri nedeniyle psikolojik ve fiziksel istismara uğramaktadırlar. Kişinin yaşamının tüm evrelerine yayılan ve toplumun herhangi bir kesiminden gelebilecek bu ayrımcı tutumlar ve bunların yaratacağı travmatik etki kaçınılmaz olarak bireyin ruh sağlığını da etkilemektedir.

    Ergenlik döneminde aile içinde başlayan ayrımcılık, evden atılma ya da ev hapsi gibi baskılar, eğitim kurumlarında da devam etmekte, pek çok trans birey olmadıkları bir kimlikte görülme ve tanınma zorunluluğu nedeniyle eğitimlerine devam edememektedir. Erişkin yaşamlarında bu ve benzeri nedenlerle genellikle vasıfsız işlerde çalışmak zorunda bırakılan trans bireyler, cinsel kimliklerini gizleyebilmek için çoğunlukla sigortasız çalışmakta, gizlemedikleri takdirde iş yerinde yıldırma gibi kötü muamelelere ve işlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Erkek feminenliğinin dışa vurulmasına karşı sosyal yasakların daha katı olması nedeniyle, trans kadınlar trans erkeklerden daha sık ve daha ciddi boyutta ayrımcılık ve şiddette maruz kalmakta, çalışma hayatından dışlanmakta, bir kısmi geçimini zorunlu seks işçiliği yaparak sağlayabilmektedir.

    Toplumsal hayatın her alanında travmatize edilen, yok sayılan trans bireyler, pek çok devlet hastanesinde cinsiyet dönüşümü sürecinde hormon ve cerrahi tedavileri için genel sağlık sigortalarından yararlanamamakta, trans bireylerin ihtiyaç duydukları bakım hizmetleri konusunda psikiyatri, endokrinoloji, üroloji, jinekoloji ve tedavi sonrasında izlemlerini yapacak aile hekimliği alanlarında yeterli donanıma sahip uzman personelin kısıtlı olması gibi nedenlerle sağlık hizmetlerine erişim konusunda da zorluk yaşamakta ve hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun adıyla ve 5013 Kanun numarası ve 03.12.2003 tarihinde kabul edilmiş, 20 Nisan 2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 1. Madde’sinde Bu sözleşmede tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak; biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkese, bütünlüklerine ve diğer hak ve temel hürriyetlerine saygı gösterilmesini güvence altına alacaklardır ifadesi; İnsanın Üstünlüğü tanımlayan 2. Madde’de insanın menfaatleri ve refahı, bilim veya toplumun saf menfaatlerinin üstünde tutulacaktır ifadesi; Sağlık Hizmetlerine Erişimde Adalet’i tanımlayan 3. Madde’sinde ise Taraflar, sağlık gereksinimleri ve mevcut kaynakları dikkate alarak, kendi yasal yetkileri dahilinde, uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun tedbirleri alacaklardır ifadesi bulunmaktadır. TBMM tarafından onaylanmış bu evrensel ilkelere rağmen uygulamada ve mevzuatta trans bireylere yönelik ayrımcılık sürmektedir.

    Trans bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılık ve insan hakları ihlallerinde nefret söyleminin rolü önemlidir, bunun uç noktası olarak nefret cinayetleri son sekiz yılda Türkiye’de 36 trans bireyin hayatını hedef almıştır. 2013 Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli İnsan Hakları İhlalleri İzleme Raporu"nda medyaya yansıyan 4 nefret cinayeti, 1 tecavüz, 10 nefret saldırısı (ikisi ateşli silahla, ikisi kesici aletle), 1 linç girişimi, 1 kundaklama, 1 kaçırma vakası yaşandığı, ayrıca İstanbul’da polis operasyonuyla 15 trans bireyin evlerinin kapıları kırılarak gözaltına alındığı belirtilmiştir. Faillerin yakalandığı nefret cinayetlerinin çoğunda ise sanıklar haksız tahrik indirimi talebinde bulunmuş, bir kısmının cezasında bu nedenle iyileştirme yapılmıştır.

    Bilimsel hiçbir geçerliliği olmadığı, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği tarafından gerekçeleriyle defalarca vurgulanmasına rağmen, Türk Medeni Kanunu 40. Madde"de yer alan bir kişinin cinsiyet geçişi ameliyatı olabilmesi için üreme yeteneğinden kalıcı olarak yoksun olması gerekir şeklindeki şart ile trans bireylerin temel insan haklarından biri, yasal olarak ihlal edilmektedir.

    Günümüzde toplumsal yargıları etkileyen ve dönüştürme gücü olan en önemli kaynaklardan birini medya oluşturmaktadır. Medyada trans bireylere yönelik marjinal yaftalamaların engellenmesi ve doğru bilgilendirmenin yapılması, hem geleneksel cinsel kimlik normlarının esnekleşmesine ve transseksüalitenin toplum gözünde normalleşmesine, hem  kendini tanıma ve adlandırma sürecinde olan ve yardım arayan trans bireylerin içselleştirdikleri olumsuz yaftalarla kendilerinden utanmalarını engellemeye, hatta doğru tedavi merkezlerine yönlenmelerine yardımcı olacaktır. 

    Yasal düzlemde trans bireyler için hak ihlali olan fertilite şartının kalkması, nefret söylemlerinin ve suçlarının haksız tahrik indirimleri ile ödüllendirilmesi yerine cezaların ağırlaştırılarak caydırıcılık kazanması, sağlık alanında trans bireylerin ihtiyaçlarını sağlayabilecek yeterlilikte trans pozitif sağlık hizmet alanlarının desteklenmesi, trans bireylerin eşit vatandaşlık haklarına sahip olmaları ve devlet temelli ayrımcılığa son verilmesi için ilk adım olmalıdır.

    Trans bireylerin yaşadıkları toplumsal, hukuksal ve politik ayrımcılık sadece psikiyatrinin değil sosyal bilimlerin de konusudur. Bu konuda yapılabilecek çok disiplinli çalışmaların, transseksüel bireylerin sorunlarına çözüm bulunmasında ve transfobinin ortadan kaldırılmasında rehber olacağını düşünüyoruz. Bu amaçla 20 Kasım trans bireylere yönelik nefret suçunu anma gününde yaşamın bir çok alanında süren ama özellikle trans bireylerin sağlık hakkının kullanmada yaşadıkları ayrımcılık ve insan hakkı ihlallerine  kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

     

    CETAD  (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

    1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

     

  • PEMBE KARETTA(HOMOFOBİ TRANSFOBİ AYRIMCILIK FARKINDALIK SEMİNERİ )

    25-26.10.2014 

    HOMOFOBİ TRANSFOBİ AYRIMCILIK FARKINDALIK SEMİNERİ 

    1.GÜN

    10:00 -10:30 AÇILIŞ - TANITIM

    10:30-12:00 HOMOFOBİ SUNUM ANLATIM
    KONUŞMACI: PSİKİYATRİST PSİKOTERAPİST UZM. DR. SEVİLAY ZORLU

    12:00 -13:30 ARA

    13:30- 15:30 TRANSFOBİ SUNUM ANLATIM
    KONUŞMACI: PSİKOLOJİK DANIŞMAN FATMA ARIK

    15:30 -16:00 ÇAY, KAHVE ARASI

    16:00 -17:30 ATÖLYE (PROJE) ÇALIŞMASI

    ( HOMOFOBİ TRANSFOBİ AYRIMCILIĞA UĞRAYAN BİREYLERİN
    TOPLUMSAL SÜRECE DÂHİL EDİLEBİLMESİ 
    DIŞLANMA VE ETİKETLENMEYE MARUZ KALMADA
    KAPSAYICI SOSYAL İÇERME NASIL OLABİLİR)

    17:30 -17:40 KAPANIŞ

    2 GÜN

    14:00 -15:45 AYRIMCILIK SUNUM ANLATIM
    KONUŞMACI: AVUKAT AHMET ÇEVİK

    15:45-16:00 ÇAY KAHVE ARASI

    16:15-17:00 YAPILAN ATÖLYE (PROJE) ÇALIŞMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
    SÖYLEŞİ
    FORM DOLDURMA (PROJE HAKKINDA DEĞERLENDİRME)

    17:00-17:15 KAPANIŞ

  • YAŞLILIKTA PERFORMANS VE TERKEDİLME TEDİRGİNLİĞİ

    YAŞLILIKTA PERFORMANS VE TERKEDİLME TEDİRGİNLİĞİ

    Orta yaş dönemine yaklaşan kadın biyolojik olarak cinsel beceri açısından erkeğe göre daha avantajlı. Çünkü, erkeklerde yaşla birlikte uyarılma azalırken, kadınlarda orgazm olma becerileri artar.

    Menopoz korkusuyla bir çok kadın bu dönemde cinsellikten kaçınıyor.Bedende oluşan bir dizi değişiklik –sıcak basması, çarpıntı, cilt kuruluğu,kalp ritm bozuklukları, mide sorunları, kabızlık, kemik yoğunluğunda azalma, kas ağrıları gibi- arasında cinsel organlarda da değişiklikler yaşanıyor. Vajinal kuruluk, vajina çevresinde kaşıntı, idrar miktar ve çıkışında değişiklik gibi…

    Menopoz devresinde cinsel uyarılmada azalma olabileceğine, ancak cinsel istek üzerinde olumsuz bir etkisinin söz konusu olmadığına dikkat çeken uzmanlar, üreme riskinin ortadan kalkmış olmasının cinselliğin daha korkusuz yaşanması gibi bir avantaj sunduğunu vurguluyorlar.

    Sosyo kültürel nedenlerle genç erişkinlikten itibaren cinsel aktiviteden uzak durmayı yeğleyen kadınlar için menopoz sonrası dönem cinsel kaçınmaları kolaylaştırıyor, bir ölçüde meşrulaştırıyor. Erkeğin yaşadığı uyarılma azlığı gibi sorunlar sonucunda cinsel isteksizlik yaşayan kadın, menopozu cinsel yaşamdan uzaklaşmak için bir fırsat olarak görüyor.

    Erkekte uyarılmaya bağlı sorunlar, özellikle sertleşme ile ilgili kaygılar ve cinsel kaçınmalar kadının cinsel yaşamını da etkiliyor. Sonuçta, cinsellik her iki taraf açısından da kaygı verici bir etkinliğe dönüşebiliyor. Çiftlerden birisinin yapıcı yaklaşımı, yaşlanmaya bağlı bu tür sorunları kolayca çözebiliyor.

    Bu dönemde, yaşlanan kadının genç bir kadın için terk edileceği kaygısının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ancak, yaşlanan erkeğin cinsel performans kapasitesi doğal olarak azalırken, genç veya yaşlı olsun kadının cinsel potansiyeli ömürlerinin sonuna kadar sürüyor.

    YAŞLILIK, KADININ CİNSEL İSTEĞİNİ AZALTMIYOR

    Cinsellik özellikle kadınlar için eşlerine duydukları yakınlık ve sevginin bir sonucu olduğundan, eşlerinden yaşlandıkça yeterince ilgi ve sevgi göremeyen

    kadın kırılıyor. Bu kırgınlık onu cinsel açıdan soğumaya götürürken, gönül rahatlığı ile kendini “emekli” edebiliyor.

    Oysa, erkekler için cinsellik daha çok haz odaklı olduğundan, eskisinden daha az da olsa, yaşlanmakta olan erkek hala cinselliği talep ediyor. Hatta, farklı arayışlarla azalan kapasitesi nedeniyle kaygılarını gidermeye çalışıyor. Kendinden uzaklaşan bir eş olduğunda da yeni ve daha genç bir eş arayışına girebiliyor.Uzmanlar, kadının böyle bir potansiyel kaybı söz konusu olmadığı için erkeği anlamasının aslında hiç kolay olmadığına dikkat çekiyorlar.

    Kendini cinsel görevlerden “emekli” eden kadının yaşlılığını birlikte refah içinde geçireceği yeni bir eş bulma ihtimali de oldukça düşük. Dolayısıyla, yaşlanmayı bir tehdit olarak yaşayan kadınlar, yaşlanmamak için yapabildikleri tüm kozmetik yatırımları kendilerine yapıyorlar. Oysa, kadınların bu dönemde asıl ihtiyacı, kendileriyle birlikte yaşlanan eşleriyle birlikte cinsel hazzı keşfe çıkmaları.

    Bu dönemde erkekler, “yeni ilaçların” desteği ile kapasitelerini yeniden yükseltebiliyorlar. Oysa, çoğul orgazm kapasitesini hiçbir yaşta yitirmeyen kadının bir kadın viagrasına ihtiyacı yok.

     

    CETAD  (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

    1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

  • YAŞLILIKTA CİNSEL YAŞAMI ETKİLEYEN 12 MİT

    YAŞLILIKTA CİNSEL YAŞAMI ETKİLEYEN 12 MİT

    1. HEM ERKEKLER HEM KADINLAR İÇİN YAŞLANDIKLARINDA CİNSELLİĞİN KALİTESİ AZALIR:

    YANLIŞ

    Cinsel yanıtlar 50’sinden sonra kötüleşmez sadece farklılaşır. Ereksiyonlar,

    20’li yaşlarda olduğu kadar sert olmayabilir. Ancak sertleşme süresi daha uzun olabilir. Daha az olan bu sertleşme de partneri uyarmak için yeterli olabilir. Hatta, cinsel gerilimin daha yavaş oluşmasından hoşlanabilir ve ayrıca cinsel birleşmede eşini orgazma ulaştırmak için zamanı kullanabilir.  Orta yaşı geçmiş erkekler, penis başına uygulanan friksiyon ötesinde,geniş bir alanda bedenine dokunulmaktan ve bedenin uyarılmasından zevk alabilir.

    Kadınlar çoğu kez 30’lu yaşları biraz geçinceye dek cinselliği başlatmaktan

    hoşlanmazlar. Yaşlandıklarında kadınların cinsellik açısından kendilerine güvenleri artar. Cinsel birleşmeden daha fazla zevk alırlar. 30’lu yaşların sonlarından veya 40’lı yaşların başlarından başlayarak bir kadının hormonal dengesinde bir sapma, vajinanın ıslanmasında artma olur ve orgazm  yeteneği artar.

    Erkekler ve kadınlar 50’lerine geldiklerinde cinsellik açısından kendilerine güvendikleri gibi duygusal açıdan da olgunlaşırlar. Bu olgunluk kadın ve erkeğin birbirleriyle daha yakın ilişkide bulunmalarına yol açar. Yıllar geçtikçe cinselliğin kalitesi kesinlikle artar ve ulaştığı yüksek düzeyde kalır.

    2. ŞAYET BİR KADINDA VAJİNADA YETERİ KADAR ISLANMA OLMAMIŞSA VEYA BİR ERKEKTE HEMEN SERTLEŞME OLUŞMAMIŞSA KADIN VEYA ERKEKTE CİNSEL

    İSTEKSİZLİK VARDIR: YANLIŞ

    Bu tamamen yanlıştır. Yetersiz ıslanma hormonal değişikliğin bir

    sonucudur, cinsel istek eksikliği değildir. Bu durum jellerle veya hormon

    içeren kremlerle veya HRT ile düzeltilebilir.

    Yaşlı erkeklerde cinsel arzu her zaman hemen bir sertleşmeye dönüşemez.

    Bazı erkekler bütün beden boyunca cinsel arzuyu hissederler. Cinsel arzuları sadece penisleriyle sınırlı değildir.

    3. SERTLEŞME SORUNLARI KAÇINILMAZDIR VE TIBBİ MÜDAHALE OLMADIKÇA DÜZELMEZ:YANLIş

    Çoğu kez erkekler doğal fizyolojik değişikliklerle sertleşme sorununu karıştırabilirler. Yeteri kadar penisleri sertleşmez, çünkü 20 yaşında değillerdir. Bir sertleşme oluşmadığında veya sertleşmeyi sürdüremediğinde aşırı tepki gösterirler. 40 yaş civarına kadar hemen hemen her erkek bir sertleşme sorunu yaşayabilir ve bir çokları gereksiz korkuya kapılır. Bu gereksiz korkular daha fazla sertleşme sorunlarına neden olur, sağlıklı, fiziksel ve cinsel açıdan aktif erkekler sertleşmelerini tıbbi müdahale olmadan tüm yaşlılık döneminde sürdürebilir. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü 65 yaş üzerinde erkeklerin sadece yüzde15-25’inde ileri derecede sertleşme sorunu olduğunu bildirmiştir. Bunların çoğunun da nedeni kullandıkları ilaçlar, tıbbi hastalıklardır.

     4. KADINDA CİNSEL İSTEK MENOPOZU TAKİBEN DRAMATİK ŞEKİLDE AZALIR: YANLIŞ

    Bazı kadınlarda menopozu takiben cinsel arzuda belirgin azalma görülür.50 yaş üzeri kadınlarda yapılan araştırmaya göre, kadınların yüzde 72’den fazlasının cinsel arzu azalması dahil, cinsel yaşamlarıyla ilgili herhangi bir şikayetleri yoktu. Kadınlar menopozu takiben sevişme ile daha az ilgileniyorlarsa, nedenleri hormonal dengesizlik veya olumsuz düşüncelerdir. Her ikisi de kolaylıkla halledilir. Ayrıca herhangi bir yaştaki cinsel istek başka birçok faktörle etkilenir: sağlık, ilişki sorunları ve ilişkiler dışında birçok stres faktörleri gibi. 

    5. BİR ERKEK BİR KEZ KARISI TARAFINDAN UYARILMAMIŞSA, EŞİYLE BÜYÜK SEVİŞME SORUNLARI OLACAKTIR: YANLIŞ

    40 yaşından itibaren bir erkekte bir sertleşme oluşturmak için penisi doğrudan doğruya uyarmak gerekir. Orta yaşta bir sevişme sorunu varsa, neden yaşlanan vücut görünümünden çok ilişkilerdeki çatışmalardan kaynaklanabilir.Erkekler, kadınlarla psikolojik olarak daha fazla uyum içinde olurlarsa duygularını, cinsel anlatım yollarını ortaya koyarlar. Gençliklerinde yaşamadıkları derecede cinselliği yaşarlar, duygularını içlerinde saklamaktan ziyade ifade ettiklerinde daha tutkulu ve ihtiraslı olurlar.

    6. ERKEKLER CİNSELLİK AÇISINDAN 15-20 YAŞLARINDA EN YÜKSEK NOKTAYA ULAŞIRLAR:YANLIŞ

    Bu sertleşmeler yaşlılık dönemlerine oranla daha serttirler. Şayet inselperformansa sadece hızlı ve sert sertleşmelerle karar verilirse en yüksek

    nokta gerçekten gençlikte olur.

    Ancak cinselliği daha geniş sözcüklerle anlatırsak bir erkek iyi bir aşık olma,

    boşalma kontrolü ve farklı yollarla partnerini memnun etme yeteneğini yaş

    ilerledikçe kazanır.

    7. KADINLAR CİNSELLİK AÇISINDAN EN YÜKSEK NOKTAYA OTUZLARINDA ULAŞIRLAR:YANLIŞ

    Birçok kadın için, cinsellik otuzlarında en iyi durumdadır. Fakat kadınların cinselliğe yanıtları birçok kişinin yanlış şekilde inandıkları gibi 30’lu yaşlardan sonra bir plato oluşturup daha sonra azalmaz. Kadınların vücutları ile artmış uyumları ve sevişmede kendine olan güvenleri 30’lu yaşlardan sonra artmaya devam eder. Bir kadının orgazm kapasitesi bir çok kez orgazm olabilme yeteneği dahil olmak üzere yaşla azalmaz.

    8. GENÇLİK DÖNEMLERİNDE ORGAZMLAR ÇOK DAHA YOĞUN OLUR: YANLIŞ

    Birçoğumuz cinselliğin sadece gençliğe özgü olduğuna, o dönemde daha güzel olduğuna inanırız. Bu inanışın doğal sonucu olarak cinsellik gençler tarafından daha yoğun şekilde yaşanır. Bu inanış doğru değildir. Kadınlar çoğu kez orgazmları 40 yaşından sonra daha yoğun yaşadıklarını ifade ederler. Erkekler boşalma güçlerinin orta yaşta gençlik dönemlerinde olduğu gibi kuvvetli olmadığını fark ederlerken, tüm cinsel organlar dahil bedenin diğer bölümlerinde de daha yaygın orgazm hissederler. Sadece penis başı orgazmı yaşamazlar.

    9. KALP VE DİĞER FİZİKSEL SORUNLARI OLAN ERKEKLER VE KADINLARIN CİNSEL^AKTİVİTEDEN KAÇINMALARI GEREKİR: YANLIŞ

    Boston New England Deaconess Hastanesi’nde 1600 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, cinsel ilişki sırasında bir kalp krizi geçirme riskinin, kabaca sabahleyin yataktan kalkma sırasında olabilecek bir kalp krizi riskine eşit olduğu saptanmıştır. National Institute of Aging’in direktörünün (Dr. Robert Butler) açıklamasına  göre, cinsel birleşme sırasında kalp krizi tüm koroner ölümlerin yüzde birinden daha azdır. Bunların yüzde 70’i de evlilik dışı ilişkilerde ve ilişkide stresin yüksek olduğu durumlarda görülür.Cinsel aktivite herkes için gerçekten çok iyi bir şeydir. Sevişmenin birçok fiziksel ve psikolojik yararları vardır. Stresi azaltmaktan, depresyonu önlemeye kadar.

    10. CİNSEL İLİŞKİNİN ORGAZM İLE SONLANMASI GEREKİR: YANLIŞ

    Hem erkekler, hem de kadınlar orgazm ile sonuçlanmayan sevişmeyi doyurucu bulurlar. Bazen çiftler yorgun olabilir veya acele işleri vardır.Öpüşmek, okşamak, sarılmak da isterler. Orgazm her zaman ulaşılması gereken bir hedef değildir. Gerçekten yaşlı aşıklar, orgazm olmaksızın ayrıntılı şekilde sevişirler.

    11. ORAL SEKS DAHA ÇOK GENÇLER İÇİNDİR: YANLIŞ

    Janus Report of Sexual Behavior ve Kinsey Institute New Report on Sex’e göre çiftler 40 yaşlarında 20’li yaşlara oranla daha fazla oral seks yaparlar.

    12. CİNSEL BİRLEŞME HEDEFLENMESİ GEREKEN TEK DAVRANIŞ ÇEŞİDİDİR: YANLIŞ

    Batı kültüründe cinsel ilişki eşittir, cinsel birleşmedir. Hint kitabı Kama Sutra’da bir çok sevişme şekilleri önerilmiştir. Ön sevişmeler, erkek ve kadının birbirine cinsel zevk vermek için yaptıkları her türlü cinsel oynaşma cinsel birleşme kadar zevk verir. Orta yaşı geçmiş erkekler, tıpkı kadınların istedikleri gibi, uyarılmak için dokunulmayı, öpüşmeyi ve okşamayı isterler. Hatta bazen cinsel organın oral yolla veya elle uyarılması daha fazla zevk verir.

     

    CETAD  (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

    1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

  • YAŞLILIKTA CİNSELLİK: SIR DOLU SESSİZLİK YAŞ 70… İŞ BİTMİŞ...

    YAŞLILIKTA  CİNSELLİK: SIR DOLU SESSİZLİK

    YAŞ 70… İŞ BİTMİŞ DEĞİL!

    Dünya nüfusu her geçen gün yaşlanıyor. Ve, yaşlılıkta cinsellik, sırlarla dolu bir sessizliğe gömülü. Yaşlıların organik ve psikiyatrik hastalıkları pek çok araştırmaya konu olduğu halde, cinsel işlev bozuklukları üzerinde en az durulan konulardan birisi.

    Yaşlılar, gençlere oranla kendilerini daha az çekici buluyorlar ve cinsellikten zevk alma haklarının daha az olması gerektiğini düşünüyorlar. Yaş ilerledikçe ya cinselliği yaşamaktan vazgeçiliyor ya da iğrenç, çirkin ve yakışıksız bulunuyor. Oysa, cinsel açıdan doyumlu bir yaşlılık, bağımsızlık, özgüven duygularını yaşanmasını sağlıyor ve genç hissettiriyor.“Bu yaştan sonra mı…” demeyin. Yaşlanmak, cinselliği yaşamaya engel değil. Yeter ki yaş ilerledikçe fiziksel olarak nelerin değiştiğini bilin ve beklentileriniz gerçekçi olsun.Partneri olan erkeklerde cinsel birleşme sıklığı, 30-39 yaş arasında olanlarda haftada bir kez iken, 90-99 yaşları arasında olan erkeklerde sadece senede bir kez. Sertleşme yaşla belirgin olarak azalıyor. Ancak, yaşlılıkta cinsel aktivite sadece cinsel birleşme demek değil. Cinsel birleşmenin sayısı azalsa bile doyumlu bir cinsel yaşam mümkün. Yaşlıların, cinsellik konusunda yeterli bilgileri yok. Ve, cinselliği  konuşmaktan, cinselliği tartışmaktan rahatsız oluyorlar. Uzmanlar, iyi bir iletişim kurulduğunda yaşlıların konuşmaya hazır olduklarını gözlemliyorlar. Yaşlılar, toplumun genç üyelerine oranla daha az cinsel bilgiye sahip. Bu nedenle, cinsel eğitim sadece gençlere ve yetişkinlere değil, yaşlılara da verilmeli. Sağlıklı bir cinsel yaşam yaşlıların da hakkı.

    Yaşlılıkta cinselliği yaşayanlar…

    Duygusal yakınlığını koruyor

    Fiziksel zevki yaşıyor ve gereksinimleri doyuruyor

    Kendini genç hissediyor

    Toplumun yanlış kalıp düşüncelerine meydan okuyor

    Yeni bir cinsel kimlik oluşturabiliyor

    Bedenini fark ediyor ve beden değişikliklerine uyum sağlayabiliyor

    KİMLER YAŞLIDIR?

    Yaşlı, yakın zamana kadar cinselliğe karşı ilgisiz, fiziksel veya zihinsel hastalığı olması gereken, bağımlı ve pasif, ekonomik ve sosyal destek bekleyen bir birey olarak tanımlanırdı. Günümüzde yaşlılık, sosyal bilimcilerin, psikologların, biyologların, geriatristlerin ve geriatrik psikiyatristlerin araştırmaları ile yeni bir anlam kazanmaya başladı. 18. yy sonlarında ortalama yaşam süresi 35 idi. Bugünse 65 yaş yaşlılığın başlangıcı olarak tanımlanıyor. Uzmanlara göre, 65-75 yaş arasını erken yaşlılık, 75 ve üstünü ileri yaşlılık. 

     

    CETAD  (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

    1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

Bize Sorun
Adınız Soyadınız :
Yaş :
Şehir :
E-Posta :
Sorunuz :

Ziyaretci Defteri

İstatistik
Çevrimiçi :
94
Günlük :
889
Haftalık :
1829
Aylık :
2908
Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu
Copyright © 2013 Antalya Terapi Psikiyatri. Web Programlama - Maxantalya Her hakkı saklıdır.