Antalya Cinsel Terapi
Mail : drsevilayzorlu@gmail.com    Tel : 0242 316 98 99



Cinsel sapkınlıklar


Cetad Antalya Bölge Temsilcisi




Cinsel yönelimin nedenleri

CİNSEL YÖNELİMİN NEDENLERİ

CÄ°NSEL YÖNELÄ°MÄ°N NEDENLERÄ°NE FARKLI YAKLAÅžIMLAR VE VARSAYIMLAR

Cinsel Yönelimin Nedenlerine Biyolojik Yaklaşım

Cinsel yönelimi belirleyen nedenlerin araÅŸtırılmasında politik tartışmaların yanı sıra yöntemsel güçlükler de vardır. Politik sorunsalların başında bu araÅŸtırmaların eÅŸcinsellikle sınırlı izlenimi vermesidir. Bu durum, insana iliÅŸkin bir boyutun anlaşılmaya çalışılmasından çok, belli bir grubun incelenmesine odaklanıldığı anlamına gelir.

EÅŸcinsel özgürlük hareketinin, yapılan çalışmalar ve bazı araÅŸtırmacıların söylemi ile ilgili itirazları eÅŸcinselliÄŸin sıklıkla etiyolojisi ve patogenezi anlaşılmaya çalışılan bir hastalık gibi ele alınmasıyla ilgilidir. Nedenlerin ortaya konulmasından sonraki basamağın, belirli cinsel yönelimlerin geliÅŸiminin önüne nasıl geçilebileceÄŸi ile ilgili araÅŸtırmalar olması olasılığı tedirgin edicidir. Bilimin sicili, bilim adamlarının iyi niyetine güvenmeyi zorlaÅŸtırmaktadır. DiÄŸer bir politik sorun, günlük tıbbi uygulamalarda olduÄŸu gibi, bilimsel araÅŸtırmaların planlanması, yürütülmesi ve sonuçlarının deÄŸerlendirilmesinde de heteroseksist önyargıların etkili olma" ihtimalidir. Bunların yan sıra, araÅŸtırmanın her aÅŸamasında eÅŸcinsellikle ilgili mit ve stereotipler iÅŸler hale gelebilir. Çalışma bulgularının bu olasılık nedeniyle eleÅŸtirel okumaya tabi tutulması gereklidir.

Cinsel yönelimle ilgili yöntemsel güçlüklerin başında grubun nasıl tanımlanacağı gelmektedir. Çekirdek cinsel yönelim, yaÅŸam boyu sabit ve tutarlı olduÄŸu gösterilen bir özellikken, kiÅŸinin kendisini nasıl tanımladığı, cinsel fantezileri, cinsel deneyim ve davranışları gibi cinsel yönelimin diÄŸer bileÅŸenleri deÄŸiÅŸkenlik gösterebilir. Hemen tüm çalışmalarda kiÅŸilerin cinsel yönelimleriyle ilgili kendi bildirimleri esas alınmıştır. Bazı araÅŸtırmalarda, cinsel yönelim ayrımı için, farklı cinsiyetlerden uyaranlara verilen cinsel uyarılma yanıtı nesnel ölçütlerle deÄŸerlendirilmiÅŸtir; ancak bu uygulaması zor ve katılımcı için külfetli giriÅŸimler gerektiren bir yöntemdir. Bir baÅŸka sorun da örneklem seçiminin rastgele yapılamıyor olmasıdır. Tüm bu sorunlar dışında, araÅŸtırma bulgularını deÄŸerlendirirken, cinsel yönelimin kiÅŸilerin çeÅŸitli özelliklerinden sadece biri olduÄŸu, çok sayıda önemli olabilecek karıştırıcı deÄŸiÅŸken olduÄŸunu akılda tutmak gerekir.

Cinsel yönelimi belirleyen psikososyal etmenlerle ilgili yaygın inanışlara karşın, yapılan bilimsel çalışmalarda bu savları destekleyecek bulgular edinilmemiÅŸtir (Rahman ve Wilson 2005). GeçtiÄŸimiz yüzyılın ilk yansında, eÅŸcinsel erkeklerin genetik olarak kadın oldukları savı seks kromozomlarının karyotiplenmesi sonucunda terk edilmiÅŸ; eriÅŸkin dönemde seks hormonları ile ilgili bozuklukların cinsel yönelimi etkilediÄŸi hipotezinden eÅŸcinsel erkeklere testosteron uygulanmasının kadına yönelik cinsel ilgisiyi arttırmak yerine, hemcinsine yönelik cinsel arzuyu arttırdığının gözlenmesi ile vazgeçilmiÅŸtir. 1980 li yıllardan itibaren, doÄŸum öncesi, beyin geliÅŸimini etkileyebilecek süreçlerin etkisi, beyinde yapısal ve iÅŸlevsel deÄŸiÅŸiklikler ve genetik çalışmalar ön plana çıkmıştır.

Yapılan araÅŸtırmalar, seks hormonlarının salınması ve bu hormonlara yanıt ile ilgili eriÅŸkinlik dönemindeki deÄŸiÅŸikliklerin cinsel yönelimi etkilemediÄŸini göstermiÅŸtir (Meyer-Bahlburg 1979). Hormonal farklılıkların kadınlarda eÅŸcinsellikle iliÅŸkisi her zaman çalışma konusu olmakla birlikte, geniÅŸ örneklemli çalışmalarda, biseksüel/lezbiyen deneyimleri olan kadınların, heteroseksüel kadınlardan seks hormonlarının düzeyleri açısından farklılık göstermedikleri bildirilmiÅŸtir (Dancey 1990). Bununla birlikte prenatal döneminde farklı düzeylerde seks hormonlarına maruz kalmanın - özellikle androj enler- eÅŸcinsellikle iliÅŸkisi uzun süredir araÅŸtırılmaktadır (Zucker ve Bradley 1995).

Nöroendokrin bulgulara göre, intraüterin dönemde yüksek androj en düzeylerinin etkisi altında kalma beynin yapısının erkeklere özgü nitelikler kazanmasına neden olmaktadır; kadınlarda androj en düzeyinin yüksek olmaması geliÅŸimin daha farklı seyretmesine neden olmaktadır. Bedensel cinsiyete göre farklılık gösteren bazı beyin yapıları ile ilgili bu bilgi, cinsel yönelimin de benzer ÅŸekilde intraüterin dönem hormon düzeylerinin etkisiyle ÅŸekillendiÄŸi savma neden olmuÅŸtur (Rahman 2005). Bu alanda intraüterin dönemde atipik hormon düzeyleriyle seyreden iki önemli olay üzerinde durulmuÅŸtur. Bunlardan ilki, konjenital adrenal hiperplazi (KAH) hastalığıdır. Bu hastalıkta, intraüterin dönemde yüksek androj en düzeyleri diÅŸi genital organlarında maskulenizasyona neden olmaktadır. Cinsel yönelimi de etkileyebileceÄŸi düÅŸünülmüÅŸ ve çeÅŸitli araÅŸtırmalar yapılmıştır. AraÅŸtırmalar gözden geçirildiÄŸinde, KAH ın sadece hemcinse iliÅŸkin cinsel fanteziyi arttırdığı, eÅŸcinsel davranışa neden olmadığı; bu bireylerin çoÄŸunlukla heteroseksüel yönelime sahip oldukları bildirilmiÅŸtir (Wilson ve Rahman 2005). 1971 yılında kullanımdan kaldırılana kadar gebelerde düÅŸük önleme amacıyla kullanılan DES e intraüterin hayatta maruz kalan kadınlarda yapılan çalışmaların bazılarında hemcinse yönelik fantezi ve eÅŸcinsel davranış oranlarının daha yüksek olduÄŸu saptanmıştır (Veniegas ve Conley 2000).

Deneysel olarak insanlarda intraüterin dönem hormon düzeyleri ile ilgili çalışmak oldukça güçtür. Bu nedenle, prenatal dönemde seks hormon düzeyleri ile geliÅŸiminin etkilendiÄŸi düÅŸünülen, böylece erkek ve kadın arasında farklılıklar gösteren çeÅŸitli özellikler, cinsel yönelim gruplarındaki dağılım açısından incelenmiÅŸtir. Parmak uzunluklarının oranı, penis uzunluÄŸu, iÅŸitme mekanizmaları ile ilgili çeÅŸitli olgular ve parmak izi gibi birçok özellik eÅŸcinsel ve heteroseksüeller arasındaki farklılık açısından incelenmiÅŸtir.

Kadın ve erkeklerde iÅŸaret parmağı ile yüzük parmağı uzunluk oranının (2D:4D) cinsiyete göre farklılaÅŸtığı; erkeklerde yüzük parmağı, iÅŸaret parmağından uzunken, kadında yaklaşık olarak eÅŸit olduÄŸu yapılan çalışmalarda öne sürülmüÅŸtür. Bu boyut farklılığının da prenatal dönemde maruz kalman androjen düzeyi ile iliÅŸkili olduÄŸu düÅŸünülmüÅŸtür. Bu konuda yakında yayımlanan bir meta-analize göre, 1618 heteroseksüel erkek, 1503 eÅŸcinsel erkek, 16193 heteroseksüel kadın ve 1014 eÅŸcinsel kadın gözden geçirildiÄŸinde, heteroseksüel kadınlarda eÅŸcinsel kadınlardan daha büyük 2D:4D oranı saptanırken, erkekler arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Bu bulguya dayanarak, erken dönemde seks hormonlarından kaynaklanan sinyallerin, kadınlarda erkeklerden daha belirgin ÅŸekilde cinsel yönelimi etkileyebildiÄŸi öne sürülmüÅŸtür (Grimbos ve ark. 2010). Prenatalhormon düzeylerindeki farklılıkların cinsel yönelim üzerine etkisi olabileceÄŸini öne süren bir diÄŸer çalışmada, eÅŸcinsel erkeklerin penis boyutlarının heteroseksüel erkeklerden büyük olduÄŸunun saptanması buna kanıt olarak gösterilmiÅŸtir (Bogaert ve ark. 1999). Prenatal androjen hipotezi ile ilgili pek çok çalışma yürütülmüÅŸse de, bulguların büyük çoÄŸunluÄŸu tekrarlanamamış ya da cinsiyete dayalı farklılıklar gösterilebilmiÅŸtir. Kesin sonuca varmak için erken gibi görünse de, intraüterin hormon düzeylerinin cinsel yönelime etkisini yadsımak da henüz mümkün deÄŸildir.

Doğum sırası etkisi

Y kromozomuna baÄŸlı minör doku uyuÅŸmazlığı antijenlerinin (H-Y antijenleri) bazı annelerde ilerleyici immünizasyonunun etkisi ile bir sonraki erkek fetüste cinsel yönelimi etkilediÄŸi, her bir erkek kardeÅŸ sonrasında doÄŸan erkekte eÅŸcinsellik olasılığının %33 e yakın oranda arttığı öne sürülmüÅŸtür. "DoÄŸum sırası etkisi" denilen bu hipoteze göre anne tarafından üretilen anti-HY antikorları plasental bariyerden geçer ve fetal beynin cinsel farklılaÅŸmasını etkiler (Blanchard 2001). Bu teorinin savunucularından Bogaert, kan bağı olmayan kardeÅŸ ve aile ile büyütülmüÅŸ eÅŸcinsel/heteroseksüel erkeklerden oluÅŸan bir grubu da içeren geniÅŸ örneklemli bir çalışmada, kardeÅŸle geçirilen süre ne kadar uzun olursa olsun sadece kendinden yaÅŸça büyük biyolojik erkek kardeÅŸe sahip bireylerde eÅŸcinsel yönelimin öngörülebilir olduÄŸunu saptamıştır (Bogaert 2006). Annenin fetüse yönelik immun cevabının 3 ÅŸekilde ortaya çıktığı öne sürülmüÅŸtür. Bunlardan ilki fetüse plasenta aracılığıyla geçen anti-Y antikorlarının transferi; ikincisi annenin sitokinlerinin transferi; üçüncüsü ise plasentanın bizzat annenin bağışıklık reaksiyonlarından etkilenmesidir (Blanchard 2004). Erkek eÅŸcinsellerde kendilerinden önce doÄŸmuÅŸ bir erkek kardeÅŸe sahip olma, "doÄŸum sırası etkisi"nin temel bileÅŸeniyken, lezbiyenlerde yapılan çalışmalarda kardeÅŸ sahibi olma ya da doÄŸum sırasının anlamlı bir faktör olarak saptan­mamış olması, araÅŸtırmacılara göre erkek eÅŸcinsellerdeki anti-HY antikorlarının erkeklerde cinsel yönelimi etkilediÄŸi teorisini güçlendirmektedir.

Beyin Yapısı Çalışmaları

Nörobilimci Simon Le Vay, 19 u eÅŸcinsel erkek,16 sı heteroseksüel erkek ve 6 sı heteroseksüel kadın toplam 41 kadavranın beyinlerini incelemiÅŸtir (LeVay 1991). Çalışmasında, anterior hipotalamusta bulunan interstisial hücrelerden (INAH3) oluÅŸan nöron gruplarını incelemiÅŸ ve beynin bu bölgesinin heteroseksüel erkeklerde, eÅŸcinsel erkeklere ve kadınlara göre daha geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunu saptamıştır. Suprakiazmatik nükleus (SCN) hacminin ölçüldüÄŸü bir çalışmada, eÅŸcinsel erkeklerin 1.7 kat büyük hacime; 2.1 kat daha fazla hücreye sahip oldukları, hipotalamus medial optik alanda yer alan cinsel dimorfik çekirdekte (SDN) ise herhangi bir fark olmadığı saptanmıştır (Swaab ve ark. 1990). BaÅŸka bir çalışmada, eÅŸcinsel erkeklerin SCN de bulunan vazoaktif intestinal peptid (VIP) ve vazopresin (AVP) salgılayan nöronların çaplarında azalma saptanmış olmasının, bu bölgede cinsel yönelimle iliÅŸkili olabilecek yapısal farklılıklara eÅŸlik eden metabolik deÄŸiÅŸiklikler de olduÄŸu bildirmiÅŸtir (Zhou ve ark 1995). Hipotalamik çekirdeklerle ilgili iÅŸlevsel farklılıklara da iÅŸaret eden çalışmalar vardır. Östrojen benzeri steroid feromon koklatılan lezbiyenlerde, heteroseksüel erkeklere benzer anterior hipotalamus etkinlik artışı gözlenirken, progesteron türevi feromon koklatılan eÅŸcinsel kadınlarda heteroseksüel kadınlarda gözlenen anterior hipotalamik uyarılma saptanmamıştır (Bogaert 2002). Ä°sveçli araÅŸtırmacı Savic ve ekibinin, feromon benzeri maddelerin erkek ve kadınlarda, anterior hipotalamik cinsel dimorfik çekirdekte uyarı artışı yaratmasına dayalı deneylerden yola çıkarak yayımladıkları çalışmalarda, bir progesteron türevi koklatılan eÅŸcinsel erkek ve heteroseksüel kadmlarda, benzer hipotalamik etkinlik gözlenirken, heteroseksüel erkeklerde buna benzer bir etkinlik saptanmamıştır (Savic ve ark 2005). Cinsel davranışın nörobiyolojisiyle ilgili önemli bir yeri olan hipotalamusla ilgili bulgular, henüz tatmin edici deÄŸilse de, dikkat çekicidir.

Serebral lateralizasyon, yani belirli iÅŸlevlerde beynin bir hemisferinin daha baskın olması, açısından eÅŸcinsel ve heteroseksüel bireyler arasında farklılıklar saptanmıştır. Lateralizasyonun sonuçlarından biri olan el tercihi : .e ilgili yapılan çalışmaların metaanalizinde eÅŸcinsel bireylerin %39 daha fazla saÄŸ dışı el kullanımı olduÄŸu bildirilmiÅŸtir (Lalumiere ve ark 2000). Ailen ve Gorski nin ölümardı çalışmalarında, anterior komissür eÅŸcinsel erkeklerde, kadınlardan %18, erkeklerden ise %34 daha geniÅŸ saptanmıştır (Ailen ve Gorski 1992). Yazarlar, cinsiyet ve cinsel yönelim ile iliÅŸkisi saptanan bu anatomik farklılığın, eÅŸcinsel erkek, heteroseksüel kadın e heteroseksüel erkekler arasındaki biliÅŸsel iÅŸlev ve serebral lateralizasyondaki farklılığı anlamak açısından da önemli olabileceÄŸini öne sürmüÅŸlerdir. Serebral lateralizasyonla ilgili olabilecek bir bulgu da Witelson ve arkadaÅŸları tarafından saÄŸ elini kullanan heteroseksüel ve eÅŸcinsel erkeklerde saptanan callosal istmus boyutlarında farklılıktır (Witelson ve ark. 2008).

Yapısal farklılıklarla ilgili tüm bu bulguların, özellikle tekrarlanmamış olmaları nedeniyle, geçerliÄŸi tartışmalıdır. Cinsiyete göre farklılık gösteren beyin yapılarındakine benzer ölçüde bir farklılık heteroseksüel ve eÅŸcinsel - ıreyler arasında saptanmamıştır. AraÅŸtırmacılar, tek bir beyin bölgesinin eÅŸcinselliÄŸin nedeni ya da sonucu olduÄŸu ile ilgili çıkarımların doÄŸru olamayacağını fakat geliÅŸim sürecinin erken evrelerinde çeÅŸitli etmenlerin cinsel dimorfik yapıların ve iÅŸlevlerin farklılaÅŸmasını etkileyebileceÄŸini bildirmiÅŸlerdir (Ailen ve Gorski 1992). Unutulmaması gereken çok küçük beyin yapılarında, gruplara ait deÄŸerler arasında istatistiksel anlamlılığa _:laÅŸan farklardan bahsedildiÄŸidir. Sadece beyin yapısı görüntüleme ya da baÅŸka yöntemlerle incelenerek cinsel yönelimin saptanması mümkün deÄŸildir.

EÅŸcinselliÄŸin genetik bir yönü olup olmadığı ile ilgili ilk ipuçları ilk olarak aile çalışmalarından edinilmiÅŸtir. Erkeklere kendilerinin ve kardeÅŸlerinin cinsel yönelimlerinin sorulduÄŸu çalışmalar gözden geçirildiÄŸinde, eÅŸcinsellerin kardeÅŸleri arasında eÅŸcinsel yönelim görülme yaygınlığı, heteroseksüellerin kardeÅŸlerinin iki ile beÅŸ katı arasında saptanırken, heteroseksüellerin kardeÅŸlerinde toplum temelli çalışmalarda saptanan oranlara benzer sonuçlar elde edilmektedir (Pillard ve Bailey 1998). Lezbiyenlerle ilgili çalışma bulguları daha geniÅŸ bir deÄŸiÅŸkenlik gösterse de, ailevi gidiÅŸe iÅŸaret eden çalışmalar vardır (Rahman 2005).

Genetik aktarımın rolünün daha iyi anlaşılabilmesi için ikiz çalışmaları yapılmıştır. DeÄŸiÅŸken bulgulara ulaşılmakla birlikte, tek yumurta ikizlerinde ikiz kardeÅŸlerin her ikisinin de gey/lezbiyen olma oranı çift yumurta ikizlerinden daha yüksek (sırasıyla, gey %52-%22, lezbiyen %48-%16) bulunmuÅŸtur (Bailey ve Pillard 1991, Bailey ve Bell 1993). Daha büyük örnekleme sahip ikiz çalışmalarında da, genetik etkiyi destekler ÅŸekilde, iki kardeÅŸin de eÅŸcinsel olma oram tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerinden daha yüksek olduÄŸu saptanmışt (Bailey ve ark 2000, Kirk ve ark 2000, Kendler ve ark, 2000). Lezbiyenlerde yapılan ikiz çalışmaları arasınc en geniÅŸ örnekleme sahip Bailey ve arkadaÅŸlarının araÅŸtırmasında, oran daha fazlaysa da iki grup arasınc anlamlı fark saptanmamıştır (Veniegas ve Conley 2000). Bu çalışmalarda diÄŸer bir ilginç ortak bulgu da aı yapısı, anne veya babanın özellikleri, coÄŸrafi özellikler gibi paylaşılan çevresel etkenlerdense, doÄŸum sıras annenin hamileliÄŸinde yaÅŸanan olaylar ya da kiÅŸinin kaza/hastalık geçmiÅŸi gibi paylaşılmayan çevresi etkenlerin belirleyiciliÄŸinin daha yüksek bulunmuÅŸ olmasıdır.

Aileler üzerinde yapılan çalışmalarda, geylerin soyaÄŸaçlarmda anne tarafında gey akraba yaygınlığı, bab tarafmdakinin aksine toplumdaki yaygınlıktan fazla bulunmuÅŸtur (Hamer ve ark 1993). Bunu tekrarlamaya çalışmalar olmasına, lezbiyenlerle ilgili bulgular da daha ciddi çeliÅŸkiler olmasına raÄŸmen, bu veriler eÅŸcinsellik] ilgili genlerin X kromozomu üzerinden aktarıldığını düÅŸündürmüÅŸtür. Hamer ve arkadaÅŸları aile/ikiz çalışmalarını ötesinde, eÅŸcinselliÄŸin doÄŸrudan genomik çalışmasını yaparak bu alanda ilk önemli adımı atmışlardır. 199 yılında yayımlanan çalışmalarında, Xq28 pozisyonunda yer alan X kromozomuna baÄŸlı bir gen ile cinse yönelim arasında iliÅŸki olduÄŸunu öne sürmüÅŸlerdir (Hamer ve ark 1993). GeniÅŸ örneklem ve daha geliÅŸmi olanaklarla gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırmada Xq28 pozisyonunda yer alan ve cinsel yönelimi etkileyen böyle bi genin varlığı saptanmamıştır (Rice ve ark. 1999). Tüm genom incelemesi sonucunda Xq28 bölgesinden ziyad 7. 8. ve 10. kromozomlarda yer alan belli bölgelerdeki genlerin cinsel yönelim ile iliÅŸkili olduÄŸu bildirilmiÅŸti (Mustanski ve ark. 2005). Anneler üzerinden kalıtımın, genetik yapımızın sadece kadınlar üzerinden aktarıla: kısmı olan mitokondriyal DNA ile iliÅŸkili olabileceÄŸi öne sürülmüÅŸse de henüz yeterli bulgu yoktur.

Cinsel yönelim gibi karmaşık bir fenomenin genetik aktarımının, tek bir gen üzerinden gerçekleÅŸmesi yerine çok sayıda genin etkileÅŸimini içeren bir süreç olduÄŸu, günümüzde daha yaygın kabul görmektedir. EÅŸcinsellikle ilgili çalışmalarda cinsel yönelimin farklı bileÅŸenlerinin aktarımına odaklanılarak yapılan çalışmalarla dah, tutarlı sonuçlar elde etmek olasıdır. Çocukluk döneminde toplumsal cinsiyet normlarına aykırı özellikleni olması, hiçbir cinsel yönelime sınırlı bir olgu deÄŸilse de, eriÅŸkin dönemde eÅŸcinsel yönelime sahip olmak:, iliÅŸkisi, erkeklerde ve kadınlarda, farklı kültürlerde tekrarlanan bir bulgudur (Whitham ve Zent 1984, Whitha:: ve Mathy 1991). Yapılan ikiz çalışmaları bu özelliÄŸin ("childhoon gender nonconfirmity") kalıtımsal yönüyle ilgili daha güçlü kanıtlar sunmaktadır (Wilson ve Rahman 2005).

Tüm bu çalışmalar cinsel yönelimin belirlenmesinde genlerin önemli yeri olduÄŸunu gösterse de, tek başım genler tarafından belirlenmediÄŸini de göstermektedir. EÅŸcinselliÄŸin genlerle ilgili bir yönü olması, onu ne heteroseksüellikten, ne de diÄŸer insani özelliklerden farklı bir yere koyar. Bireysel farklılıklarımızın mizacımızın genlerle iliÅŸkisine dair her geçen gün yeni bulgular elde edilmektedir. Cinsel yönelimin genetik bileÅŸeni ile ilgili bulgular da bu çerçevede deÄŸerlendirilmelidir.

Cinsel yönelimin biyolojik belirleyenleri ile ilgili çalışmalar son otuz yılda önemli aÅŸama kaydettiyse de, henüz elimizdeki bulgular süreci açıklamaya yeterli deÄŸildir. Çalışmalar genel olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde, kalıtım ve nörogeliÅŸim ile ilgili süreçlerin önemli bir rolü olduÄŸu öne sürülebilir. Ancak birçok çalışma sadece bu deÄŸiÅŸkenlerin belirleyici olmadığını da göstermektedir. AraÅŸtırmalarla ilgili yöntemsel sorunların üstesinden gelmek, farklı çalışma desenlerinin yanı sıra, cinsel yönelim gruplarının yeterince homojen olmadığını ya da olamayacağını da kabul etmekle mümkün olabilir. Cinsel yönelimin belirli boyutları ile sınırlı bazı çalışmalar, daha tutarlı sonuçlarla ilgili ümit vermektedir. Sonuç olarak, ne heteroseksüel, ne de eÅŸcinsel yönelimin y edenleri ile ilgili yeterli bilgiye sahibiz; kaldı ki biyolojik süreçlere dair bilgilerimizin artması hiçbir cinsel önelimi diÄŸerinden daha saÄŸlıklı, daha üstün ya da avantajlı görmemize neden olmayacaktır.

Psikolog Mahmut Åžefik Nil

CETAD

Kaynaklar:

Ailen LS, Gorski RA(1992) Sexual orientation andthe size of the anterior commissure in the humanbrain. PNAS, 89: 7199-7202. I Bailey JM, Bell AP (1993) Familiarity of female and male homosexuality. Behav Gen 23:313-322.

Bailey JM, Pillard RC (1991) A genetic study of male sexual orientation. Arch Gen Psychiatry, 48:1089-1096. - Berglund H, Lindström P, Savic I (2006) Brain response to putative pheromones in lesbian women. PNAS, 103:8269-8274. Blanchard R (2001) Fraternal birth order and the materaal ımmune hypothesis of male homosexuality. Horm Behav 40:105-114. Blanchard R (2004) Quantitative and theoretical analyses of the relation between older brothers and homosexuslity in men. Theor Biol, 230:173-187.

Bogaert A (2002) Recent research on sexual orientation and fraternal birth order. Can J Hum Sex, 11: 101 -107. Bogaert AF (2006) Biological versus nonbiological older brothers and men s sexual orientation. PNAS, 103:10771-10774. 9. Bogaert AF, Hershberger S (1999) The relation betvveen sexual orientation and penil size. Arch Sex Behav, 28:213-221.

Dancey CP (1990) Sexual orientation in women: An investigation of hormonal and personality variables. Biol Psychology, 30:251-264.

Grimbos T, Dawood K, Burriss RP ve ark. (2010) Sexual orientation and the second to fourth finger length ratio: a meta-analysis n men and women. Behav Neurosci, 124: 278-287.

Hamer DH, Hu S, Magnuson VL ve ark. (1993) A linkage between DNA markers on the X chromosome and male sexual orientation. Science, 261:321-327.

Kendler KS, Thornton LM, Gilman SE ve ark. (2000) Sexual orientation in a US national sample of twin and nontwin sibling rairs. Am J Psychiatry, 157:1843-1846.

Kirk KM, Bailey JM, Dunne MP ve ark. (2000) Measurement models for sexual orientation in a community twin sample. Behav

Genet, 30:345-356.

Lalumiere ML, Blanchard R, Zucker KJ (2000) Sexual orientation and handedness in men and women: A meta-analysis. Psychol Bull, 126:575-592.

o. LeVay S (1991) A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men. Science, 253: 1034-1037.

Meyer-Bahlburg HFL (1979) Sex hormones and female homosexuality. Arch Sex Behav, 8:101-119. S. Nlustanski BS, DuPree MG, Nievergelt CM ve ark. (2005) A genomewide scan of male sexual orientation. Hum Genet, 116: 272-278.

Pillard RC, Bailey JM (1998) Human sexual orientation has a heritable component. Human Biol 70:347-365.

Rahman Q (2005) The neurodevelopment of human sexual orientation. Neurosci Biobehav Rev 29:1057-1066.

Rice G, Anderson C, Risch N ve ark. (1999) Homosexuality: absence of linkage to microsatellite markers at Xq28. Science, 284:665-667.

Savic I, Berglund H, Lindström P (2005) Brain response to putative pheromones in homosexual men. Proc Natl Acad Sci U S A 102:7356-7361.

Svvaab DF, Hofman MA (1990) An enlarged suprachiasmatic nucleus in homosexual men. Brain Res, 537: 141-148.

Veniegas RC, Conley TD (2000) The biological research on vvomen s sexual orientations: Evaluating the scientific e^ ier... J Soc Issues, 56: 267-282.

CETAD  (Cinsel EÄŸitim Tedavi AraÅŸtırma DerneÄŸi)

 

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

CETAD   Antalya Bölge Temsilcisi

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.

1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

twitter/ Dr.SevilayZorlu

VÄ°DEOLAR

CİNSEL SORUN YAŞAYAN ÇİFTLER

CETAD ETÄ°K KURALLAR

Haberler & Duyurular
  • NELER CÄ°NSEL Ä°STÄ°SMARA GÄ°RER?

     

     

    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Bir eriÅŸkinin cinsel isteklerinin doyumu için nesne olarak çocuÄŸu kullanması çocuÄŸa yönelik cinsel istismar kapsamına girer. Temas içermeyen cinsel istismar yani taciz; teÅŸhircilik, pornografik görüntüler gösterme ya da pornografik konuÅŸmalar biçiminde olabilir. Temas içeren cinsel istismar yani cinsel saldırı ise dokunma, sürtünme, oral-genital yaklaÅŸmalar, anal-vajinal penetrasyon gibi cinsel eylemler içerir.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Türk Ceza Kanunu’na göre eriÅŸkinlere yönelik cinsel suçtan söz edebilmek için ‘rızanın olmaması’ gerekirken çocuklar söz konusu olduÄŸunda ‘rıza’ aranmaz. Çünkü çocuklar cinsel amaçlı davranışların ayırdında olmaz. Bu sebeple çocuklara yönelik tüm cinsel davranışlarda çocukların boyun eÄŸdikleri kabul edilir.
    Cinsel istismar uygulayanların yüzde 85’i çocukların güvendikleri kiÅŸilerden çıkıyor.

     

    2) ‘BENÄ°M ÇOCUÄžUMUN BAÅžINA GELMEZ’ DEMEYÄ°N
    SADECE KIZ ÇOCUKLARI MI CÄ°NSEL Ä°STÄ°SMARA MARUZ KALIR?


    Prof. Dr. Cahide Aydın: Erkek cinsiyette olmak kiÅŸiyi cinsel istismardan muaf tutmaz. ‘Benim çocuÄŸumun başına gelmez’ demeyin.

    Prof. Dr. Salih ZoroÄŸlu: Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır. Temas içermeyen türler eklendiÄŸinde oran, kızlar için yüzde 60’a, erkekler için yüzde 35’e yükselir.

    3) HER KESÄ°MDEN, HER MESLEK GRUBUNDAN OLABÄ°LÄ°R
    HERKES ‘POTANSÄ°YEL TACÄ°ZCÄ°’ MÄ°DÄ°R?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: ÇocuÄŸun çevresindeki herkesi potansiyel istismarcı olarak görmek doÄŸru deÄŸil. Öte yandan, bunu yapan kiÅŸilerin, her sosyoekonomik-sosyokültürel kesimden gelebileceÄŸi, herhangi bir meslek grubundan olabileceÄŸi de bilinmeli. Çok düÅŸük bir oranda, kadınlar tarafından gerçekleÅŸtirilen cinsel istismar örnekleri de vardır.
    4) CÄ°NSEL Ä°ÇERÄ°KLÄ° SÖZLERDEN ÅžÜPHELENÄ°N
    NE GÖRÜRSEM ÅžÜPHELENMELÄ°YÄ°M?


    Prof. Dr. Cahide Aydın: Bedeninde olağandışı izler, tekrarlayan enfeksiyonlar, akıntılar, ağrılar ve duygu-davranış değişimleri varsa bunların nedenleri araştırılmalı.

    Prof. Dr. Halis Dokgöz: Cinsel içerikli ifadeler kullanıyorsa mutlaka kaynağı sorgulanmalı. Çocuk eÄŸer bir cinsel eylemden bahsediyorsa bunun gerçek olmama olasılığı yok denecek kadar azdır.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: 10 yaşından küçük çocuklarda; yaşına uygun olmayan cinsel bilgiye sahip olma, resimlerinde, oyunlarında ve davranışlarında cinsel içerikli temaların olması, sık ve ortalık yerde yapılan mastürbasyon durumunda aileler ÅŸüphelenmelidir.Daha önceleri yalnız kalabilen çocuÄŸun yalnız kalmaktan korkması, uyku sorunları, belli bir cinsiyetteki tanıdıklardan korkma, ateÅŸ yakma, hayvanlara kötü davranma ve kendini yaralama istismar sonrası belirtilerdir. Tuvalet alışkanlığını kazanmış bir çocuÄŸun idrar ve gayta kaçırması durumunda da mutlaka doktora baÅŸvurulmalı. 10 yaşından büyük çocuklarda ise ani baÅŸlayan depresyon, sosyal geri çekilme, yeme bozuklukları, kaçıp gitme davranışı, sürekli tetikte olma durumu, belirli yerlere gitmekten kaçınma, aşırı suçluluk, madde kullanımı, suça yönelme, kendini yaralayıcı davranışlar ve intihar durumunda cinsel istismarla ilgili ÅŸüphe duyulabilir.
    5) KÜÇÜK YAÅžTAN Ä°TÄ°BAREN BÄ°LGÄ°LENDÄ°RÄ°N
    YA Ä°STÄ°SMARA EVDE UÄžRUYORSA?

    Prof. Dr. Burcu Özbaran: ÇocuÄŸun kendini güvende hissedeceÄŸi yegâne yer olan evde istismarın varlığı durumunda temel güven duygusu derinden sarsılır. Anne-babanın bu konudaki yaklaşımı, dikkatli ve bilinçli olmak olmalıdır. ÇocuÄŸun cinsel istismar hakkında yaşına uygun biçimde bilgilendirilmesi gerekir. Evdeki istismar durumunda yapılacak ilk ÅŸey, onu istismarın tekrarından korumak olmalıdır.
    6) CÄ°NSEL ORGANLARA Ä°SÄ°M TAKMAYIN
    ONA BU KONUYU NASIL ANLATMALIYIM?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Hiçbir koÅŸulda, kimsenin ‘özel bölgeleri’ne dokunmaması gerektiÄŸi, bu konuyla ilgili oyun ya da sır diye bir ÅŸeyin olamayacağı, onu rahatsız eden bir durumla karşılaÅŸtığında çığlık atması, hızlıca oradan uzaklaÅŸması ve hemen büyüklerine haber vermesi gerektiÄŸi öÄŸretilmeli. Daha ileri yaÅŸlarda cinsellikle ilgili doÄŸru bilgiler verilmeli, cinsel istismar yaklaşımını fark etme ve büyüklerden saklamama vurgulanmalıdır. Bu bilgiler özellikle ergenlik dönemindeki çocuklara öÄŸüt gibi sunulmamalıdır.Doç. Dr. Gül Karaçetin: ‘Ä°yi dokunma’ ve ‘kötü dokunma’ ayrımı, nerelerde çıplak, nerelerde giyinik olunabileceÄŸi anlatılmalı. Cinsel organlara isim takılmayıp biyolojik isimleri kullanması da çocuklarının bunları söylerken utanmamasını saÄŸlar.

    7) KONTROL EDÄ°CÄ° DEĞİL, DESTEKLEYÄ°CÄ° OLUN 
    AKRANLARININ CÄ°NSEL Ä°STÄ°SMARINDAN NASIL KORURUM?


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Kimlerle arkadaÅŸlık ettiÄŸini bilin. Sizden bir ÅŸey gizlemeye gerek duymayacağı bir ortam ve güven dolu bir iliÅŸki yaratın. Özellikle gençlik döneminde bağımsız olmak isteyecektir. Bu onu riskli durumlara sürükleyebilir. Önceden yaratılmış güven iliÅŸkisi, aşırı kontrol edici deÄŸil, destekleyici bir tutum bu durumda koruyucu olur.

    Prof. Dr. Salih ZoroÄŸlu: 15 yaÅŸ altı gruplarda ‘flörtle cinsellik’ ve ‘cinsellikle cinsel taciz’ arasındaki mesafe çok kısadır. Bu yaÅŸlara has duygu yoÄŸunluÄŸu ve dürtü kontrolünün yetersiz oluÅŸu birçok çocuk ve gencin tacizci ya da kurban konumuna düÅŸmesine neden olur. Cinsel eylemlerin sonuçları konusunda eÄŸitim çok önemlidir.
    8) ANLATTIÄžI HER ÅžEYÄ° ÖNEMSEYÄ°N 
    ONU OKULDAYKEN NASIL KORURUM?

    Prof. Dr. Cahide Aydın: Onunla okulu hakkında sohbet etmek gerekir. Anlattığı her ÅŸey önemsenmelidir.

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Teneffüslerde okul sınırları dışına çıkmaması, uzak ve ıssız yerlere, boÅŸ binalara gitmemesi, okula giderken tenha yerleri tercih etmemesi, yabancıların birtakım vaatlerle onu bir yerlere götürmesine izin vermemesi gerektiÄŸi anlatılmalıdır. 
    Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır.


    9) BU KONUYU SÜREKLÄ°GÜNDEMDE TUTMAYIN 
    ONU BÄ°LGÄ°LENDÄ°RÄ°RKEN AÅžIRI KORKUTMAMAYI NASIL BAÅžARACAÄžIM?

    Prof. Dr. Neslihan Ä°nal EmiroÄŸlu: ÇocuÄŸun insanlara güvensiz olması da sorunlar getirir. ÇocuÄŸunuzu eÄŸitip önlemler aldıktan sonra konuyu sürekli gündemde tutmayın.
    % 10: ReÅŸit olana kadar cinsel istismarla karşılaÅŸan çocukların -kız ve erkek- yüzdesi


    10) BAÄžIRABÄ°LECEĞİNÄ° HATIRLATIN 
    TOPLU TAÅžIMA ARAÇLARINDA, DERSHANEDE, SÄ°NEMADA, KAFEDE, AVM’DE, SPOR SALONUNDA NELERE DÄ°KKAT ETMELÄ°?

    Doç. Dr. Gül Karaçetin: Her yerde dikkat etmesi gereken ÅŸeylere ek olarak; tuvalet kapısını kilitlemesi, ortam tenhalaÅŸtığında yalnız kalmaması hatırlatılabilir. Toplu taşımada onu rahatsız eden bir ÅŸey olduÄŸunda ÅŸoförden ve diÄŸer yolculardan yardım istemek, camı açarak bağırmak gibi seçenekleri olduÄŸu anlatılabilir.
    11) Ä°STÄ°SMAR BAÅžKA SICAK Ä°LÄ°ÅžKÄ° BAÅžKA 
    CÄ°NSEL Ä°STÄ°SMARA YAKLAÅžIM TOPLUMA GÖRE DEĞİŞİR MÄ°? AMERÄ°KA’DA EN UFAK DOKUNUÅž TACÄ°Z SAYILABÄ°LÄ°RKEN, BÄ°ZDE ‘GÖSTER AMCALARA’ DÄ°YE BÄ°R ÅžEY VAR...


    Prof. Dr. Burcu Özbaran: Evet, Amerika’da bir çocuÄŸa dokunmak daha düÅŸünülerek yapılacak bir eylem. Bizdeki ise daha dokunarak sevmeye dayalı bir kültür. Ancak istismarla sıcak aile iliÅŸkilerini karıştırmamalı.

    Prof. Dr. Salih ZoroÄŸlu: Ülkemizde cahillik ve kabalık kaynaklı birçok davranışı kültürün doÄŸal bir parçası gibi deÄŸerlendiriliyor. ‘Göster amcana...’ tarzında cereyan eden kültürsüzlük örneÄŸi davranışlar engellenmeli.


    12) OLAYI MUTLAKA ADLÄ° BÄ°RÄ°MLERE Ä°LETÄ°N
    CÄ°NSEL Ä°STÄ°SMARA MARUZ KALDIÄžINI ANLADIÄžIMDA Ä°LK NE YAPMALIYIM?

    Prof.Dr. Halis Dokgöz: Ä°lk ÅŸey, bunu ciddiye almak. Sorunu çözmek için onu ortaya koymak gerekir. Ä°kincisi; adli birimlere iletmek. Üçüncüsü de, çocuÄŸun rehabilitasyonunu saÄŸlanmak.
    KÄ°MLERE SORDUK?

    Prof. Dr. Burcu Özbaran - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh SaÄŸlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Prof. Dr. Cahide Aydın - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh SaÄŸlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Doç. Dr. Gül Karaçetin - Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh SaÄŸlığı ve Sinir Hastalıkları EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatri KliniÄŸi EÄŸitim ve Ä°dari Sorumlusu, Adli Tıp Kurumu Gözlem Ä°htisas Kurulu Üyesi

    Prof. Dr. Halis Dokgöz - Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma ve AraÅŸtırma Merkezi Müdürü

    Prof. Dr. Neslihan Ä°nal EmiroÄŸlu - Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi DerneÄŸi Genel Sekreteri, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh SaÄŸlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

    Prof. Dr. Salih ZoroÄŸlu - Ä°stanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı BaÅŸkanı, Adli Tıp Kurumu 6. Ä°htisas Kurulu Üyesi

  • NEFRET SUÇU MAÄžDURU TRANS BÄ°REYLERÄ° ANMA GÃœNÃœ

    KiÅŸinin kendi bedensel cinsiyetinden hoÅŸnut olmaması, karşı cinsin bedenine sahip olma ve toplumda karşı cinsten birisi olarak kabul görme isteÄŸi, bu isteÄŸin yaÅŸamın her alanında sürekli olması ve buna cinsiyet kimliÄŸi sıkıntısının eÅŸlik etmesine transseksüalite denilmektedir. Cinsiyet kimliÄŸimiz, yani bedenimizi ve benliÄŸimizi bir cinsiyet üzerinde algılayaşımız, seçim yaparak karar verebileceÄŸimiz, dolayısı ile deÄŸiÅŸtirebileceÄŸimiz bir özellik deÄŸildir. Cinsiyet kimliÄŸi, kiÅŸinin öznel kimliÄŸinin bir parçası olduÄŸu için transseksüellik de tam zamanlı, yaÅŸamın özel ve kamusal alanlarını kapsayan, bir kimlik ve varoluÅŸ biçimidir. Herhangi bir kiÅŸinin cinsiyet kimliÄŸini veya cinsel yönelimini gizleyerek saÄŸlıklı bir yaÅŸam sürebilmesi gerçekçi deÄŸildir.

    Transseksüalite bir ruh hastalığı deÄŸil, bedensel cinsiyet ile cinsiyet kimliÄŸi arasında bir uyumsuzluk durumudur. Transseksüel bireyler, toplumun genelleÅŸtirdiÄŸi cinsiyet normlarına uymadıkları için kimlikleri yok sayılmakta, aileleri ve sosyal çevreleri tarafından da ayrımcılığa maruz kalmakta, sözel veya fiziksel olarak taciz edilmekte, kısacası cinsel kimlikleri nedeniyle psikolojik ve fiziksel istismara uÄŸramaktadırlar. KiÅŸinin yaÅŸamının tüm evrelerine yayılan ve toplumun herhangi bir kesiminden gelebilecek bu ayrımcı tutumlar ve bunların yaratacağı travmatik etki kaçınılmaz olarak bireyin ruh saÄŸlığını da etkilemektedir.

    Ergenlik döneminde aile içinde baÅŸlayan ayrımcılık, evden atılma ya da ev hapsi gibi baskılar, eÄŸitim kurumlarında da devam etmekte, pek çok trans birey olmadıkları bir kimlikte görülme ve tanınma zorunluluÄŸu nedeniyle eÄŸitimlerine devam edememektedir. EriÅŸkin yaÅŸamlarında bu ve benzeri nedenlerle genellikle vasıfsız iÅŸlerde çalışmak zorunda bırakılan trans bireyler, cinsel kimliklerini gizleyebilmek için çoÄŸunlukla sigortasız çalışmakta, gizlemedikleri takdirde iÅŸ yerinde yıldırma gibi kötü muamelelere ve iÅŸlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Erkek feminenliÄŸinin dışa vurulmasına karşı sosyal yasakların daha katı olması nedeniyle, trans kadınlar trans erkeklerden daha sık ve daha ciddi boyutta ayrımcılık ve ÅŸiddette maruz kalmakta, çalışma hayatından dışlanmakta, bir kısmi geçimini zorunlu seks iÅŸçiliÄŸi yaparak saÄŸlayabilmektedir.

    Toplumsal hayatın her alanında travmatize edilen, yok sayılan trans bireyler, pek çok devlet hastanesinde cinsiyet dönüÅŸümü sürecinde hormon ve cerrahi tedavileri için genel saÄŸlık sigortalarından yararlanamamakta, trans bireylerin ihtiyaç duydukları bakım hizmetleri konusunda psikiyatri, endokrinoloji, üroloji, jinekoloji ve tedavi sonrasında izlemlerini yapacak aile hekimliÄŸi alanlarında yeterli donanıma sahip uzman personelin kısıtlı olması gibi nedenlerle saÄŸlık hizmetlerine eriÅŸim konusunda da zorluk yaÅŸamakta ve hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından Ä°nsan Hakları ve Ä°nsan Haysiyetinin Korunması SözleÅŸmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Ä°nsan Hakları ve Biyotıp SözleÅŸmesinin Onaylanmasının Uygun BulunduÄŸuna Dair Kanun adıyla ve 5013 Kanun numarası ve 03.12.2003 tarihinde kabul edilmiÅŸ, 20 Nisan 2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüÄŸe girmiÅŸtir. SözleÅŸmenin 1. Madde’sinde Bu sözleÅŸmede tüm insanların haysiyetini ve kimliÄŸini koruyacak; biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkese, bütünlüklerine ve diÄŸer hak ve temel hürriyetlerine saygı gösterilmesini güvence altına alacaklardır ifadesi; Ä°nsanın ÜstünlüÄŸü tanımlayan 2. Madde’de insanın menfaatleri ve refahı, bilim veya toplumun saf menfaatlerinin üstünde tutulacaktır ifadesi; SaÄŸlık Hizmetlerine EriÅŸimde Adalet’i tanımlayan 3. Madde’sinde ise Taraflar, saÄŸlık gereksinimleri ve mevcut kaynakları dikkate alarak, kendi yasal yetkileri dahilinde, uygun nitelikteki saÄŸlık hizmetlerinden adil bir ÅŸekilde yararlanılmasını saÄŸlayacak uygun tedbirleri alacaklardır ifadesi bulunmaktadır. TBMM tarafından onaylanmış bu evrensel ilkelere raÄŸmen uygulamada ve mevzuatta trans bireylere yönelik ayrımcılık sürmektedir.

    Trans bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılık ve insan hakları ihlallerinde nefret söyleminin rolü önemlidir, bunun uç noktası olarak nefret cinayetleri son sekiz yılda Türkiye’de 36 trans bireyin hayatını hedef almıştır. 2013 Cinsel Yönelim ve Cinsiyet KimliÄŸi Temelli Ä°nsan Hakları Ä°hlalleri Ä°zleme Raporu"nda medyaya yansıyan 4 nefret cinayeti, 1 tecavüz, 10 nefret saldırısı (ikisi ateÅŸli silahla, ikisi kesici aletle), 1 linç giriÅŸimi, 1 kundaklama, 1 kaçırma vakası yaÅŸandığı, ayrıca Ä°stanbul’da polis operasyonuyla 15 trans bireyin evlerinin kapıları kırılarak gözaltına alındığı belirtilmiÅŸtir. Faillerin yakalandığı nefret cinayetlerinin çoÄŸunda ise sanıklar haksız tahrik indirimi talebinde bulunmuÅŸ, bir kısmının cezasında bu nedenle iyileÅŸtirme yapılmıştır.

    Bilimsel hiçbir geçerliliÄŸi olmadığı, Türk Tabipleri BirliÄŸi, Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi, Cinsel EÄŸitim Tedavi ve AraÅŸtırma DerneÄŸi tarafından gerekçeleriyle defalarca vurgulanmasına raÄŸmen, Türk Medeni Kanunu 40. Madde"de yer alan bir kiÅŸinin cinsiyet geçiÅŸi ameliyatı olabilmesi için üreme yeteneÄŸinden kalıcı olarak yoksun olması gerekir ÅŸeklindeki ÅŸart ile trans bireylerin temel insan haklarından biri, yasal olarak ihlal edilmektedir.

    Günümüzde toplumsal yargıları etkileyen ve dönüÅŸtürme gücü olan en önemli kaynaklardan birini medya oluÅŸturmaktadır. Medyada trans bireylere yönelik marjinal yaftalamaların engellenmesi ve doÄŸru bilgilendirmenin yapılması, hem geleneksel cinsel kimlik normlarının esnekleÅŸmesine ve transseksüalitenin toplum gözünde normalleÅŸmesine, hem  kendini tanıma ve adlandırma sürecinde olan ve yardım arayan trans bireylerin içselleÅŸtirdikleri olumsuz yaftalarla kendilerinden utanmalarını engellemeye, hatta doÄŸru tedavi merkezlerine yönlenmelerine yardımcı olacaktır. 

    Yasal düzlemde trans bireyler için hak ihlali olan fertilite ÅŸartının kalkması, nefret söylemlerinin ve suçlarının haksız tahrik indirimleri ile ödüllendirilmesi yerine cezaların ağırlaÅŸtırılarak caydırıcılık kazanması, saÄŸlık alanında trans bireylerin ihtiyaçlarını saÄŸlayabilecek yeterlilikte trans pozitif saÄŸlık hizmet alanlarının desteklenmesi, trans bireylerin eÅŸit vatandaÅŸlık haklarına sahip olmaları ve devlet temelli ayrımcılığa son verilmesi için ilk adım olmalıdır.

    Trans bireylerin yaÅŸadıkları toplumsal, hukuksal ve politik ayrımcılık sadece psikiyatrinin deÄŸil sosyal bilimlerin de konusudur. Bu konuda yapılabilecek çok disiplinli çalışmaların, transseksüel bireylerin sorunlarına çözüm bulunmasında ve transfobinin ortadan kaldırılmasında rehber olacağını düÅŸünüyoruz. Bu amaçla 20 Kasım trans bireylere yönelik nefret suçunu anma gününde yaÅŸamın bir çok alanında süren ama özellikle trans bireylerin saÄŸlık hakkının kullanmada yaÅŸadıkları ayrımcılık ve insan hakkı ihlallerine  kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

     

    CETAD  (Cinsel EÄŸitim Tedavi AraÅŸtırma DerneÄŸi)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.

    1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

     

  • PEMBE KARETTA(HOMOFOBÄ° TRANSFOBÄ° AYRIMCILIK FARKINDALIK SEMÄ°NERÄ° )

    25-26.10.2014 

    HOMOFOBÄ° TRANSFOBÄ° AYRIMCILIK FARKINDALIK SEMÄ°NERÄ° 

    1.GÜN

    10:00 -10:30 AÇILIÅž - TANITIM

    10:30-12:00 HOMOFOBÄ° SUNUM ANLATIM
    KONUÅžMACI: PSÄ°KÄ°YATRÄ°ST PSÄ°KOTERAPÄ°ST UZM. DR. SEVÄ°LAY ZORLU

    12:00 -13:30 ARA

    13:30- 15:30 TRANSFOBÄ° SUNUM ANLATIM
    KONUÅžMACI: PSÄ°KOLOJÄ°K DANIÅžMAN FATMA ARIK

    15:30 -16:00 ÇAY, KAHVE ARASI

    16:00 -17:30 ATÖLYE (PROJE) ÇALIÅžMASI

    ( HOMOFOBÄ° TRANSFOBÄ° AYRIMCILIÄžA UÄžRAYAN BÄ°REYLERÄ°N
    TOPLUMSAL SÜRECE DÂHÄ°L EDÄ°LEBÄ°LMESÄ° 
    DIÅžLANMA VE ETÄ°KETLENMEYE MARUZ KALMADA
    KAPSAYICI SOSYAL Ä°ÇERME NASIL OLABÄ°LÄ°R)

    17:30 -17:40 KAPANIÅž

    2 GÜN

    14:00 -15:45 AYRIMCILIK SUNUM ANLATIM
    KONUÅžMACI: AVUKAT AHMET ÇEVÄ°K

    15:45-16:00 ÇAY KAHVE ARASI

    16:15-17:00 YAPILAN ATÖLYE (PROJE) ÇALIÅžMASININ DEÄžERLENDÄ°RÄ°LMESÄ°
    SÖYLEŞİ
    FORM DOLDURMA (PROJE HAKKINDA DEÄžERLENDÄ°RME)

    17:00-17:15 KAPANIÅž

  • YAÅžLILIKTA PERFORMANS VE TERKEDÄ°LME TEDÄ°RGÄ°NLİĞİ

    YAŞLILIKTA PERFORMANS VE TERKEDİLME TEDİRGİNLİĞİ

    Orta yaÅŸ dönemine yaklaÅŸan kadın biyolojik olarak cinsel beceri açısından erkeÄŸe göre daha avantajlı. Çünkü, erkeklerde yaÅŸla birlikte uyarılma azalırken, kadınlarda orgazm olma becerileri artar.

    Menopoz korkusuyla bir çok kadın bu dönemde cinsellikten kaçınıyor.Bedende oluÅŸan bir dizi deÄŸiÅŸiklik –sıcak basması, çarpıntı, cilt kuruluÄŸu,kalp ritm bozuklukları, mide sorunları, kabızlık, kemik yoÄŸunluÄŸunda azalma, kas aÄŸrıları gibi- arasında cinsel organlarda da deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸanıyor. Vajinal kuruluk, vajina çevresinde kaşıntı, idrar miktar ve çıkışında deÄŸiÅŸiklik gibi…

    Menopoz devresinde cinsel uyarılmada azalma olabileceÄŸine, ancak cinsel istek üzerinde olumsuz bir etkisinin söz konusu olmadığına dikkat çeken uzmanlar, üreme riskinin ortadan kalkmış olmasının cinselliÄŸin daha korkusuz yaÅŸanması gibi bir avantaj sunduÄŸunu vurguluyorlar.

    Sosyo kültürel nedenlerle genç eriÅŸkinlikten itibaren cinsel aktiviteden uzak durmayı yeÄŸleyen kadınlar için menopoz sonrası dönem cinsel kaçınmaları kolaylaÅŸtırıyor, bir ölçüde meÅŸrulaÅŸtırıyor. ErkeÄŸin yaÅŸadığı uyarılma azlığı gibi sorunlar sonucunda cinsel isteksizlik yaÅŸayan kadın, menopozu cinsel yaÅŸamdan uzaklaÅŸmak için bir fırsat olarak görüyor.

    Erkekte uyarılmaya baÄŸlı sorunlar, özellikle sertleÅŸme ile ilgili kaygılar ve cinsel kaçınmalar kadının cinsel yaÅŸamını da etkiliyor. Sonuçta, cinsellik her iki taraf açısından da kaygı verici bir etkinliÄŸe dönüÅŸebiliyor. Çiftlerden birisinin yapıcı yaklaşımı, yaÅŸlanmaya baÄŸlı bu tür sorunları kolayca çözebiliyor.

    Bu dönemde, yaÅŸlanan kadının genç bir kadın için terk edileceÄŸi kaygısının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ancak, yaÅŸlanan erkeÄŸin cinsel performans kapasitesi doÄŸal olarak azalırken, genç veya yaÅŸlı olsun kadının cinsel potansiyeli ömürlerinin sonuna kadar sürüyor.

    YAŞLILIK, KADININ CİNSEL İSTEĞİNİ AZALTMIYOR

    Cinsellik özellikle kadınlar için eÅŸlerine duydukları yakınlık ve sevginin bir sonucu olduÄŸundan, eÅŸlerinden yaÅŸlandıkça yeterince ilgi ve sevgi göremeyen

    kadın kırılıyor. Bu kırgınlık onu cinsel açıdan soÄŸumaya götürürken, gönül rahatlığı ile kendini “emekli” edebiliyor.

    Oysa, erkekler için cinsellik daha çok haz odaklı olduÄŸundan, eskisinden daha az da olsa, yaÅŸlanmakta olan erkek hala cinselliÄŸi talep ediyor. Hatta, farklı arayışlarla azalan kapasitesi nedeniyle kaygılarını gidermeye çalışıyor. Kendinden uzaklaÅŸan bir eÅŸ olduÄŸunda da yeni ve daha genç bir eÅŸ arayışına girebiliyor.Uzmanlar, kadının böyle bir potansiyel kaybı söz konusu olmadığı için erkeÄŸi anlamasının aslında hiç kolay olmadığına dikkat çekiyorlar.

    Kendini cinsel görevlerden “emekli” eden kadının yaÅŸlılığını birlikte refah içinde geçireceÄŸi yeni bir eÅŸ bulma ihtimali de oldukça düÅŸük. Dolayısıyla, yaÅŸlanmayı bir tehdit olarak yaÅŸayan kadınlar, yaÅŸlanmamak için yapabildikleri tüm kozmetik yatırımları kendilerine yapıyorlar. Oysa, kadınların bu dönemde asıl ihtiyacı, kendileriyle birlikte yaÅŸlanan eÅŸleriyle birlikte cinsel hazzı keÅŸfe çıkmaları.

    Bu dönemde erkekler, “yeni ilaçların” desteÄŸi ile kapasitelerini yeniden yükseltebiliyorlar. Oysa, çoÄŸul orgazm kapasitesini hiçbir yaÅŸta yitirmeyen kadının bir kadın viagrasına ihtiyacı yok.

     

    CETAD  (Cinsel EÄŸitim Tedavi AraÅŸtırma DerneÄŸi)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.

    1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

  • YAÅžLILIKTA CÄ°NSEL YAÅžAMI ETKÄ°LEYEN 12 MÄ°T

    YAÅžLILIKTA CÄ°NSEL YAÅžAMI ETKÄ°LEYEN 12 MÄ°T

    1. HEM ERKEKLER HEM KADINLAR Ä°ÇÄ°N YAÅžLANDIKLARINDA CÄ°NSELLİĞİN KALÄ°TESÄ° AZALIR:

    YANLIÅž

    Cinsel yanıtlar 50’sinden sonra kötüleÅŸmez sadece farklılaşır. Ereksiyonlar,

    20’li yaÅŸlarda olduÄŸu kadar sert olmayabilir. Ancak sertleÅŸme süresi daha uzun olabilir. Daha az olan bu sertleÅŸme de partneri uyarmak için yeterli olabilir. Hatta, cinsel gerilimin daha yavaÅŸ oluÅŸmasından hoÅŸlanabilir ve ayrıca cinsel birleÅŸmede eÅŸini orgazma ulaÅŸtırmak için zamanı kullanabilir.  Orta yaşı geçmiÅŸ erkekler, penis başına uygulanan friksiyon ötesinde,geniÅŸ bir alanda bedenine dokunulmaktan ve bedenin uyarılmasından zevk alabilir.

    Kadınlar çoÄŸu kez 30’lu yaÅŸları biraz geçinceye dek cinselliÄŸi baÅŸlatmaktan

    hoÅŸlanmazlar. YaÅŸlandıklarında kadınların cinsellik açısından kendilerine güvenleri artar. Cinsel birleÅŸmeden daha fazla zevk alırlar. 30’lu yaÅŸların sonlarından veya 40’lı yaÅŸların baÅŸlarından baÅŸlayarak bir kadının hormonal dengesinde bir sapma, vajinanın ıslanmasında artma olur ve orgazm  yeteneÄŸi artar.

    Erkekler ve kadınlar 50’lerine geldiklerinde cinsellik açısından kendilerine güvendikleri gibi duygusal açıdan da olgunlaşırlar. Bu olgunluk kadın ve erkeÄŸin birbirleriyle daha yakın iliÅŸkide bulunmalarına yol açar. Yıllar geçtikçe cinselliÄŸin kalitesi kesinlikle artar ve ulaÅŸtığı yüksek düzeyde kalır.

    2. ÅžAYET BÄ°R KADINDA VAJÄ°NADA YETERÄ° KADAR ISLANMA OLMAMIÅžSA VEYA BÄ°R ERKEKTE HEMEN SERTLEÅžME OLUÅžMAMIÅžSA KADIN VEYA ERKEKTE CÄ°NSEL

    Ä°STEKSÄ°ZLÄ°K VARDIR: YANLIÅž

    Bu tamamen yanlıştır. Yetersiz ıslanma hormonal değişikliğin bir

    sonucudur, cinsel istek eksikliÄŸi deÄŸildir. Bu durum jellerle veya hormon

    içeren kremlerle veya HRT ile düzeltilebilir.

    YaÅŸlı erkeklerde cinsel arzu her zaman hemen bir sertleÅŸmeye dönüÅŸemez.

    Bazı erkekler bütün beden boyunca cinsel arzuyu hissederler. Cinsel arzuları sadece penisleriyle sınırlı deÄŸildir.

    3. SERTLEÅžME SORUNLARI KAÇINILMAZDIR VE TIBBÄ° MÜDAHALE OLMADIKÇA DÜZELMEZ:YANLIÅŸ

    ÇoÄŸu kez erkekler doÄŸal fizyolojik deÄŸiÅŸikliklerle sertleÅŸme sorununu karıştırabilirler. Yeteri kadar penisleri sertleÅŸmez, çünkü 20 yaşında deÄŸillerdir. Bir sertleÅŸme oluÅŸmadığında veya sertleÅŸmeyi sürdüremediÄŸinde aşırı tepki gösterirler. 40 yaÅŸ civarına kadar hemen hemen her erkek bir sertleÅŸme sorunu yaÅŸayabilir ve bir çokları gereksiz korkuya kapılır. Bu gereksiz korkular daha fazla sertleÅŸme sorunlarına neden olur, saÄŸlıklı, fiziksel ve cinsel açıdan aktif erkekler sertleÅŸmelerini tıbbi müdahale olmadan tüm yaÅŸlılık döneminde sürdürebilir. Amerikan Ulusal SaÄŸlık Enstitüsü 65 yaÅŸ üzerinde erkeklerin sadece yüzde15-25’inde ileri derecede sertleÅŸme sorunu olduÄŸunu bildirmiÅŸtir. Bunların çoÄŸunun da nedeni kullandıkları ilaçlar, tıbbi hastalıklardır.

     4. KADINDA CÄ°NSEL Ä°STEK MENOPOZU TAKÄ°BEN DRAMATÄ°K ÅžEKÄ°LDE AZALIR: YANLIÅž

    Bazı kadınlarda menopozu takiben cinsel arzuda belirgin azalma görülür.50 yaÅŸ üzeri kadınlarda yapılan araÅŸtırmaya göre, kadınların yüzde 72’den fazlasının cinsel arzu azalması dahil, cinsel yaÅŸamlarıyla ilgili herhangi bir ÅŸikayetleri yoktu. Kadınlar menopozu takiben seviÅŸme ile daha az ilgileniyorlarsa, nedenleri hormonal dengesizlik veya olumsuz düÅŸüncelerdir. Her ikisi de kolaylıkla halledilir. Ayrıca herhangi bir yaÅŸtaki cinsel istek baÅŸka birçok faktörle etkilenir: saÄŸlık, iliÅŸki sorunları ve iliÅŸkiler dışında birçok stres faktörleri gibi. 

    5. BÄ°R ERKEK BÄ°R KEZ KARISI TARAFINDAN UYARILMAMIÅžSA, EŞİYLE BÜYÜK SEVÄ°ÅžME SORUNLARI OLACAKTIR: YANLIÅž

    40 yaşından itibaren bir erkekte bir sertleÅŸme oluÅŸturmak için penisi doÄŸrudan doÄŸruya uyarmak gerekir. Orta yaÅŸta bir seviÅŸme sorunu varsa, neden yaÅŸlanan vücut görünümünden çok iliÅŸkilerdeki çatışmalardan kaynaklanabilir.Erkekler, kadınlarla psikolojik olarak daha fazla uyum içinde olurlarsa duygularını, cinsel anlatım yollarını ortaya koyarlar. Gençliklerinde yaÅŸamadıkları derecede cinselliÄŸi yaÅŸarlar, duygularını içlerinde saklamaktan ziyade ifade ettiklerinde daha tutkulu ve ihtiraslı olurlar.

    6. ERKEKLER CÄ°NSELLÄ°K AÇISINDAN 15-20 YAÅžLARINDA EN YÜKSEK NOKTAYA ULAÅžIRLAR:YANLIÅž

    Bu sertleÅŸmeler yaÅŸlılık dönemlerine oranla daha serttirler. Åžayet inselperformansa sadece hızlı ve sert sertleÅŸmelerle karar verilirse en yüksek

    nokta gerçekten gençlikte olur.

    Ancak cinselliÄŸi daha geniÅŸ sözcüklerle anlatırsak bir erkek iyi bir aşık olma,

    boÅŸalma kontrolü ve farklı yollarla partnerini memnun etme yeteneÄŸini yaÅŸ

    ilerledikçe kazanır.

    7. KADINLAR CÄ°NSELLÄ°K AÇISINDAN EN YÜKSEK NOKTAYA OTUZLARINDA ULAÅžIRLAR:YANLIÅž

    Birçok kadın için, cinsellik otuzlarında en iyi durumdadır. Fakat kadınların cinselliÄŸe yanıtları birçok kiÅŸinin yanlış ÅŸekilde inandıkları gibi 30’lu yaÅŸlardan sonra bir plato oluÅŸturup daha sonra azalmaz. Kadınların vücutları ile artmış uyumları ve seviÅŸmede kendine olan güvenleri 30’lu yaÅŸlardan sonra artmaya devam eder. Bir kadının orgazm kapasitesi bir çok kez orgazm olabilme yeteneÄŸi dahil olmak üzere yaÅŸla azalmaz.

    8. GENÇLÄ°K DÖNEMLERÄ°NDE ORGAZMLAR ÇOK DAHA YOÄžUN OLUR: YANLIÅž

    BirçoÄŸumuz cinselliÄŸin sadece gençliÄŸe özgü olduÄŸuna, o dönemde daha güzel olduÄŸuna inanırız. Bu inanışın doÄŸal sonucu olarak cinsellik gençler tarafından daha yoÄŸun ÅŸekilde yaÅŸanır. Bu inanış doÄŸru deÄŸildir. Kadınlar çoÄŸu kez orgazmları 40 yaşından sonra daha yoÄŸun yaÅŸadıklarını ifade ederler. Erkekler boÅŸalma güçlerinin orta yaÅŸta gençlik dönemlerinde olduÄŸu gibi kuvvetli olmadığını fark ederlerken, tüm cinsel organlar dahil bedenin diÄŸer bölümlerinde de daha yaygın orgazm hissederler. Sadece penis başı orgazmı yaÅŸamazlar.

    9. KALP VE DÄ°ÄžER FÄ°ZÄ°KSEL SORUNLARI OLAN ERKEKLER VE KADINLARIN CÄ°NSEL^AKTÄ°VÄ°TEDEN KAÇINMALARI GEREKÄ°R: YANLIÅž

    Boston New England Deaconess Hastanesi’nde 1600 kiÅŸi üzerinde yapılan bir çalışmada, cinsel iliÅŸki sırasında bir kalp krizi geçirme riskinin, kabaca sabahleyin yataktan kalkma sırasında olabilecek bir kalp krizi riskine eÅŸit olduÄŸu saptanmıştır. National Institute of Aging’in direktörünün (Dr. Robert Butler) açıklamasına  göre, cinsel birleÅŸme sırasında kalp krizi tüm koroner ölümlerin yüzde birinden daha azdır. Bunların yüzde 70’i de evlilik dışı iliÅŸkilerde ve iliÅŸkide stresin yüksek olduÄŸu durumlarda görülür.Cinsel aktivite herkes için gerçekten çok iyi bir ÅŸeydir. SeviÅŸmenin birçok fiziksel ve psikolojik yararları vardır. Stresi azaltmaktan, depresyonu önlemeye kadar.

    10. CÄ°NSEL Ä°LÄ°ÅžKÄ°NÄ°N ORGAZM Ä°LE SONLANMASI GEREKÄ°R: YANLIÅž

    Hem erkekler, hem de kadınlar orgazm ile sonuçlanmayan seviÅŸmeyi doyurucu bulurlar. Bazen çiftler yorgun olabilir veya acele iÅŸleri vardır.ÖpüÅŸmek, okÅŸamak, sarılmak da isterler. Orgazm her zaman ulaşılması gereken bir hedef deÄŸildir. Gerçekten yaÅŸlı aşıklar, orgazm olmaksızın ayrıntılı ÅŸekilde seviÅŸirler.

    11. ORAL SEKS DAHA ÇOK GENÇLER Ä°ÇÄ°NDÄ°R: YANLIÅž

    Janus Report of Sexual Behavior ve Kinsey Institute New Report on Sex’e göre çiftler 40 yaÅŸlarında 20’li yaÅŸlara oranla daha fazla oral seks yaparlar.

    12. CÄ°NSEL BÄ°RLEÅžME HEDEFLENMESÄ° GEREKEN TEK DAVRANIÅž ÇEŞİDÄ°DÄ°R: YANLIÅž

    Batı kültüründe cinsel iliÅŸki eÅŸittir, cinsel birleÅŸmedir. Hint kitabı Kama Sutra’da bir çok seviÅŸme ÅŸekilleri önerilmiÅŸtir. Ön seviÅŸmeler, erkek ve kadının birbirine cinsel zevk vermek için yaptıkları her türlü cinsel oynaÅŸma cinsel birleÅŸme kadar zevk verir. Orta yaşı geçmiÅŸ erkekler, tıpkı kadınların istedikleri gibi, uyarılmak için dokunulmayı, öpüÅŸmeyi ve okÅŸamayı isterler. Hatta bazen cinsel organın oral yolla veya elle uyarılması daha fazla zevk verir.

     

    CETAD  (Cinsel EÄŸitim Tedavi AraÅŸtırma DerneÄŸi)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.

    1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

  • YAÅžLILIKTA CÄ°NSELLÄ°K: SIR DOLU SESSÄ°ZLÄ°K YAÅž 70… Ä°Åž BÄ°TMÄ°Åž...

    YAÅžLILIKTA  CÄ°NSELLÄ°K: SIR DOLU SESSÄ°ZLÄ°K

    YAÅž 70… Ä°Åž BÄ°TMÄ°Åž DEĞİL!

    Dünya nüfusu her geçen gün yaÅŸlanıyor. Ve, yaÅŸlılıkta cinsellik, sırlarla dolu bir sessizliÄŸe gömülü. YaÅŸlıların organik ve psikiyatrik hastalıkları pek çok araÅŸtırmaya konu olduÄŸu halde, cinsel iÅŸlev bozuklukları üzerinde en az durulan konulardan birisi.

    YaÅŸlılar, gençlere oranla kendilerini daha az çekici buluyorlar ve cinsellikten zevk alma haklarının daha az olması gerektiÄŸini düÅŸünüyorlar. YaÅŸ ilerledikçe ya cinselliÄŸi yaÅŸamaktan vazgeçiliyor ya da iÄŸrenç, çirkin ve yakışıksız bulunuyor. Oysa, cinsel açıdan doyumlu bir yaÅŸlılık, bağımsızlık, özgüven duygularını yaÅŸanmasını saÄŸlıyor ve genç hissettiriyor.“Bu yaÅŸtan sonra mı…” demeyin. YaÅŸlanmak, cinselliÄŸi yaÅŸamaya engel deÄŸil. Yeter ki yaÅŸ ilerledikçe fiziksel olarak nelerin deÄŸiÅŸtiÄŸini bilin ve beklentileriniz gerçekçi olsun.Partneri olan erkeklerde cinsel birleÅŸme sıklığı, 30-39 yaÅŸ arasında olanlarda haftada bir kez iken, 90-99 yaÅŸları arasında olan erkeklerde sadece senede bir kez. SertleÅŸme yaÅŸla belirgin olarak azalıyor. Ancak, yaÅŸlılıkta cinsel aktivite sadece cinsel birleÅŸme demek deÄŸil. Cinsel birleÅŸmenin sayısı azalsa bile doyumlu bir cinsel yaÅŸam mümkün. YaÅŸlıların, cinsellik konusunda yeterli bilgileri yok. Ve, cinselliÄŸi  konuÅŸmaktan, cinselliÄŸi tartışmaktan rahatsız oluyorlar. Uzmanlar, iyi bir iletiÅŸim kurulduÄŸunda yaÅŸlıların konuÅŸmaya hazır olduklarını gözlemliyorlar. YaÅŸlılar, toplumun genç üyelerine oranla daha az cinsel bilgiye sahip. Bu nedenle, cinsel eÄŸitim sadece gençlere ve yetiÅŸkinlere deÄŸil, yaÅŸlılara da verilmeli. SaÄŸlıklı bir cinsel yaÅŸam yaÅŸlıların da hakkı.

    YaÅŸlılıkta cinselliÄŸi yaÅŸayanlar…

    Duygusal yakınlığını koruyor

    Fiziksel zevki yaşıyor ve gereksinimleri doyuruyor

    Kendini genç hissediyor

    Toplumun yanlış kalıp düÅŸüncelerine meydan okuyor

    Yeni bir cinsel kimlik oluÅŸturabiliyor

    Bedenini fark ediyor ve beden deÄŸiÅŸikliklerine uyum saÄŸlayabiliyor

    KÄ°MLER YAÅžLIDIR?

    YaÅŸlı, yakın zamana kadar cinselliÄŸe karşı ilgisiz, fiziksel veya zihinsel hastalığı olması gereken, bağımlı ve pasif, ekonomik ve sosyal destek bekleyen bir birey olarak tanımlanırdı. Günümüzde yaÅŸlılık, sosyal bilimcilerin, psikologların, biyologların, geriatristlerin ve geriatrik psikiyatristlerin araÅŸtırmaları ile yeni bir anlam kazanmaya baÅŸladı. 18. yy sonlarında ortalama yaÅŸam süresi 35 idi. Bugünse 65 yaÅŸ yaÅŸlılığın baÅŸlangıcı olarak tanımlanıyor. Uzmanlara göre, 65-75 yaÅŸ arasını erken yaÅŸlılık, 75 ve üstünü ileri yaÅŸlılık. 

     

    CETAD  (Cinsel EÄŸitim Tedavi AraÅŸtırma DerneÄŸi)

    Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

    Psikiyatrist &  Psikoterapist

    CETAD Antalya Bölge Temsilcisi

    www.antalyaterapipsikiyatri.com

    www.antalyacinselterapi.com

    Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.

    1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5

    Tel: 0 (242) 316 98 99

    facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

    twitter.com/DrSevilayZorlu

     

Bize Sorun
Adınız Soyadınız :
YaÅŸ :
Åžehir :
E-Posta :
Sorunuz :

Ziyaretci Defteri

Ä°statistik
Çevrimiçi :
18
Günlük :
121
Haftalık :
441
Aylık :
2628
Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu
Copyright © 2013 Antalya Terapi Psikiyatri. Web Programlama - Maxantalya Her hakkı saklıdır.