"Davranışlarına bakarak bir insanın gey, lezbiyen, biseksüel olduÄŸu anlaşılabilir."
KiÅŸinin toplum içinde davranışları, giyim kuÅŸamı, konuÅŸma tarzı, diÄŸerleriyle iliÅŸki biçimi, baÅŸkaları tarafından "kadınsı" veya "erkeksi" olarak deÄŸerlendirilebilir. Bu özellikler cinsel yönelimle deÄŸil, toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgilidir. Bu rollerle ilgili deÄŸerlendirmenin ölçütleri kültürel olarak ÅŸekillenir; yani, bir kültürde kadınsı bulunan özellikler diÄŸerinde erkeksi olarak deÄŸerlendirilebilir. EÅŸcinsellikle ilgili en yaygın yanlış inanışlardan biri, geylerin kadınsı, lezbiyenlerin erkeksi olduÄŸudur. KuÅŸkusuz bu eÅŸcinsellerin bir bölümü için doÄŸrudur. Karşı cinse özgü olduÄŸu düÅŸünülen davranış ve dış görünüÅŸe sahip bireyler, kalıplaÅŸmış toplumsal cinsiyet normları nedeniyle daha çok göze çarptıkları için, kadınsı geyler ve erkeksi lezbiyenler daha çok göz önündedir. Ayrıca ne tüm erkek eÅŸcinseller kadınsıdır, ne de diÄŸerlerince kadınsı bulunan özelliklere sahip her erkeÄŸin eÅŸcinsel olduÄŸu iddia edilebilir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir.
"Cinsel yönelim, istemli bir tercihtir."
Kimse, cinsel ve duygusal olarak hangi cinse ilgi duyacağı konusunda karar vermemiÅŸtir. Nasıl ki hiçbir heteroseksüel, karşı cinsten hoÅŸlanmaya ergenliÄŸinde karar verip, hayatını bu doÄŸrultuda ÅŸekillendirmiyorsa, eÅŸcinseller ve biseksüeller de bu doÄŸrultuda bir tercih yapmamıştır. KiÅŸinin karar verebileceÄŸi alan cinsel yönelimi deÄŸil, cinsel yönelimi doÄŸrultusunda nasıl birliktelikler yaÅŸamak istediÄŸi, kendini toplum içinde ne kadar ve nasıl ifade edeceÄŸidir. Bu seçimlerle ilgili seçenekler, eÅŸcinseller için de heteroseksüeller için olduÄŸu kadar çok sayıda ve bireye özgüdür.
"Eşcinsellik doğaya aykırıdır."
EÅŸcinselliÄŸin biyolojik ya da genel olarak doÄŸaya uygun olmaması, ispatı ya da inkarı mümkün olmayan, bilimsel olarak doÄŸrulanamayacak bir iddiadır. Tıbbi görüÅŸün üremeye yönelik olmayan tüm cinsel davranışları, mastürbasyonu ve heteroseksüel de olsa üreme dışı amaçlarla kurulan cinsel iliÅŸkileri saÄŸlıksız kabul etmesi ile eÅŸcinselliÄŸin hastalık olarak kabulü eÅŸzamanlıdır (Hart ve Wellings, 2002). "DoÄŸaya aykırılık" iddiası, cinselliÄŸin insan "doÄŸa"sında sadece üremeyle sınırlı bir yeri olduÄŸu kabulünden kaynaklanmaktadır; bu ise tıbbın uzun zamandır terk ettiÄŸi bir yaklaşımdır.
DoÄŸa bilimcilerin ve biyologların yaptıkları araÅŸtırmalarda bugüne kadar orangutan, martı, penguen, kedi gibi 450 kuÅŸ ve memeli türünde eÅŸcinsel davranışa rastlanmıştır. EÅŸcinsel davranışın yanı sıra, eÅŸ seçimini kendi cinsi yönünde yapan hayvan türleri ile ilgili gözlemler de mevcuttur. EÅŸcinsel meyve sineklerinin keÅŸfi, son dönemde cinsel yönelimin biyolojik temeli alanındaki çalışmalarda çok önemli bir rol oynamıştır.
"EÅŸcinsellik geçici bir hevestir, merakla baÅŸlar; zamanında engellenmezse alışkanlık haline gelir Ergenlik döneminde cinsel ilgide artış ve bedensel deÄŸiÅŸikliklerin belirmesiyle, cinsellikle ilgili merak" olur; bu da çeÅŸitli denemelere yol açabilir. Erkek ve kadınlarda, bu dönemde kendi cinsiyle deÄŸiÅŸen ölçülerdecinsel paylaşım seyrek görülen bir durum deÄŸildir. Bu denemeler, kiÅŸinin kendi bedenini tanımasına, diÄŸerlerinin geliÅŸimiyle kendini karşılaÅŸtırmasına zemin saÄŸlayabilir. Yapılan çalışmalar, hemcinsle yaÅŸanılan bu deneyimlerin yaÅŸla giderek azalan sıklıkta devam ettiÄŸini göstermekte, eriÅŸkin dönemde cinsel yönelimle iliÅŸkisi olmadığını göstermektedir (Wilson ve Rahman 2005). Bu dönemde heteroseksüel birliktelik denemeleri olan eÅŸcinseller olduÄŸu gibi, eÅŸcinsel deneyimleri olan heteroseksüeller de vardır. BaÅŸka bir deyiÅŸle ergenlikte eÅŸcinsel davranışta bulunmak için, kiÅŸinin eÅŸcinsel yönelimi olması gerekmemektedir.
Davranış ve yönelim arasındaki iliÅŸkisizliÄŸi gösteren bir örnek de, eÅŸcinsel davranışın erkekliÄŸe geçiÅŸ olarak kabul edilip, ergenlik döneminde yüceltildiÄŸi kimi toplumlarda yapılan gözlemlerdir. EÅŸcinsel birlikteliÄŸi de içeren çeÅŸitli ritüellerle erkekliÄŸe adım atılan Sambiya toplumunda, erkeklerin önemli bir kısmı eriÅŸkinliÄŸinde heteroseksüel bir yaÅŸam sürdürmektedir (Wilson ve Rahman 2005).
EÅŸcinsel deneyimin zamanla alışkanlık haline geldiÄŸi savı, eÅŸcinsel yönelimin öÄŸrenmeyle geliÅŸtiÄŸi iddialarına dayanır. Bu görüÅŸü savunanlar, eÅŸcinsel deneyime eÅŸlik eden hazzın, bu davranışı pekiÅŸtirdiÄŸini ve sürmesini saÄŸladığını öne sürmüÅŸ; eÅŸcinsel fantezilerle tiksinme ve hoÅŸ olmayan duyumları koÅŸullayarak cinsel yönelimi deÄŸiÅŸtirmeye çalışmışlardır. GeçmiÅŸte bu amaçla elektrik ÅŸoku ve bulantıya neden olması nedeniyle apomorfin enjeksiyonu yapılması gibi yöntemler kullanan çalışmalar yapılmıştır (McConaghy, 1969; Bancroft, 1969; Tanner, 1973). Günümüzde etik olarak uygulanması mümkün olmayan bu çalışmalara katılanların cinsel yönelimleriyle ilgili bir deÄŸiÅŸimden çok, yıllar süren ve tedavi gerektirebilecek ÅŸiddette ruhsal ve bedensel örselenmeler yaÅŸadıkları daha sonra yapılan gözden geçirmelerle ortaya konmuÅŸtur (Smith ve ark, 2004). Ne heteroseksüellik, ne de eÅŸcinsellik öÄŸrenilen bir özellik deÄŸildir. Hangi yönelimde olursa olsun, cinsel deneyimle yaÅŸanılan haz, bağımlılık yapan maddelere benzer ÅŸekilde bir alışkanlığa neden olmamaktadır.
"Eşcinsellik bir ruh hastalığıdır; tedavi edilmelidir."
EÅŸcinsellik, yaklaşık kırk yıldır ruh saÄŸlığı uzmanlarınca bir bozukluk olarak kabul edilmemektedir. Genel bilimsel kabul, eÅŸcinsellik, biseksüellik ve heteroseksüelliÄŸin, geniÅŸ insan cinselliÄŸi yelpazesinin birbirinden üstün olmayan, daha az saÄŸlıklı ya da normal kabul edilmeyen, ruhsal ve saÄŸlamayan, "bireysel ve toplumsal iÅŸlevler açısından farklı olmayan cinseJ yönelimler olduÄŸudur. Cinsel yönelimin kiÅŸinin temel, zaman içerisinde deÄŸiÅŸiklik görülmeyen özelliklerinden olduÄŸu; ancak davranış, kendini ifade ve tanımlama gibi boyutlarda deÄŸiÅŸkenlikler gösterebildiÄŸi bilinmektedir. EÅŸcinsellik bir bozukluk olmadığı için tedavi edilmesi de söz konusu deÄŸildir. Baskın olan heteroseksist ideoloji nedeniyle, heteroseksüellik dışında cinsel yönelimi olan bireylerin kimlik geliÅŸimlerinin erken evrelerinde cinsel yönelimlerini deÄŸiÅŸtirmekle ilgili talep ve giriÅŸimleri olabilmektedir. Ancak, bir heteroseksüeli eÅŸcinsel yapabilecek ilaç, terapi, cerrahi giriÅŸim olmadığı gibi tersi de mümkün deÄŸildir. Onarım terapisi adı altında kimi çevrelerce desteklenen uygulamalar, cinsel yönelimi deÄŸiÅŸtirmeyip kiÅŸinin davranışlarına ve kendini tanımlamasına müdahale etmeye çalışan, son tahlilde bireyin bütünlüÄŸünü zedeleyebilecek, etik açıdan tartışmalı, bilimsel dayanağı olmayan uygulamalardır. EÅŸcinselliÄŸin hastalık olmadığı ve normal karşılanması gerektiÄŸinin sık tekrarlanması, eÅŸcinsellerin cinsel yönelimlerini açıkça dile getirmeleri, medyada yer alması, gençleri eÅŸcinselliÄŸe özendirmektedir."
Halen eÄŸitim sistemimiz heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri görmezden gelmekte, yok saymaktadır. Yakın bir zamana kadar yaygın ve kolay eriÅŸilebilir kültürel kaynaklarda eÅŸcinsellik, aÅŸağılama, mizah ve toplumun genelleÅŸmiÅŸ normlarına uymayan bireylere yönelik baskı aracı olarak yer almaktaydı. Bu tutumun egemen olduÄŸu toplumlarda eÅŸcinselliÄŸin ortadan kalkmadığı, Ä°ran örneÄŸinde olduÄŸu gibi daha katı yaptırımlar uygulandığında bile varlığını sürdürdüÄŸü bilinmektedir. Avrupa ve Kuzey Amerika da olduÄŸu gibi, eÅŸcinselliÄŸi olumsuzlamayan bir yaklaşımın benimsenmesinin de eÅŸcinselliÄŸin toplumdaki yaygınlığını arttırmadığı düÅŸünülmektedir (BaÅŸar ve ark 2010). Benzer toplumlarda farklı tarihlerde veya eÅŸzamanlı olarak farklı kültürel yapıya sahip toplumlarda yapılan yaygınlık çalışmalarında, eÅŸcinselliÄŸin genel toplumda görülme yaygınlığında farklılık saptanmamaktadır (Wilson ve Rahman 2005). Heteroseksist toplum, eÅŸcinsel bireylerin açılma süreçlerini baskılamakta, kendilerini açık olarak var etmelerine engel olmaktadır. Dolayısıyla artan ya da azalan eÅŸcinsellik deÄŸil, eÅŸcinsellerin görünürlüÄŸüdür.
EÅŸcinselliÄŸin görünür hale gelmesinden kaygı duyulması, eÅŸcinselliÄŸin model alınarak yaygmlaÅŸabildiÄŸi mitiyle iliÅŸkilidir. Çocuk geliÅŸiminde rol model alma çocuÄŸun davranışları, dünyayı adlandırışı ve dış dünya ile nasıl iliÅŸki kuracağı konusunda etkili olmakta ancak cinsel yönelim üzerinde etkili olmamaktadır. Bununla ilgili en doÄŸrudan kanıtlar, gey ve lezbiyenlerin ebeveyn oldukları ailelerle yapılan çalışmalardan edinilmektedir. Bu ailelerde yetiÅŸen çocukların cinsel yönelimleri, heteroseksüel ebeveynle yetiÅŸenlerden farklı bulunmamıştır (Gottman 1989, Flaks ve ark, 1995, Bailey ve ark 1995, Golombok ve Tasker 1996).
"EÅŸcinseller rastgele cinsel iliÅŸki kurarlar. Uzun süreli ve doyumlu beraberlikler kuramazlar."
EÅŸcinseller de, heteroseksüeller gibi, sadece cinsel paylaşıma dayalı ya da cinsel ve duygusal yakınlığın birlikte olduÄŸu, kısa ya da uzun süreli, eÅŸlerin birbirine sadık kaldığı ya da kalmadığı birliktelikler yaÅŸayabilirler. Her heteroseksüel bireyin cinsel ve duygusal iliÅŸkileri tek tip olamayacağı gibi, eÅŸcinsel bireylerin de iliÅŸkileri kiÅŸisel farklılıklar göstermektedir. Homofobinin yaygın ve ÅŸiddetli olduÄŸu toplum ve bölgelerde, eÅŸcinsellerin kendilerine eÅŸ bulma olanakları oldukça sınırlıdır. Sıklıkla internette sohbet ve tanışma siteleri aracılığıyla; ya da eÅŸcinsellerin biraraya gelebildiÄŸi sınırlı sayıda mekanda tanışılabilir. Sevmek ve sevilmek, bir iliÅŸkiye baÅŸlamak ve yürütebilmek cinsel yönelimle iliÅŸkili deÄŸildir. EÅŸcinsel bireylerin çevrelerine açık olup, günlük hayatın akışı içinde kendilerine uygun eÅŸ bulmaları, heteroseksüellerin hak ve özgürlüklerine sahip oldukları koÅŸullarda mümkün olacaktır. EÅŸcinselliÄŸin toplum içinde daha özgür yaÅŸandığı coÄŸrafyalarda eÅŸcinsellerin evlilik, miras, çocuk sahibi olma gibi haklar için mücadeleler vermesi, uzun süreli iliÅŸkiler yaÅŸayabilmelerinin doÄŸal sonucudur.
"EÅŸcinsel bir iliÅŸkide bir kiÅŸi erkek, diÄŸeri diÅŸi rolündedir."
Herkesin heteroseksüel olduÄŸunu, deÄŸilse de öyleymiÅŸ gibi davranmasını dayatan heteroseksist düÅŸünce sistemi, heteroseksüel iliÅŸki içinde de bireylerin hangi rolü oynaması gerektiÄŸini tanımlamaktadır. Heteroseksüel iliÅŸkilerde kadm-erkek rolleri kültürel olarak ÅŸekillendirilir. DoÄŸal olarak, her heteroseküel ikilide roller aynı ÅŸekilde dağılmamıştır. EÅŸcinsel iliÅŸkilerde de benzer bir rol dağılımı olmasını beklemek, heteroseksüel düÅŸüncebiçiminin bir sonucudur. Ä°ki insan arasında her iliÅŸkide olduÄŸu gibi, farklı iÅŸleri, farklı tepkileri üstlenen bireyler olabilir, ama bu ne heteroseksüel ne de eÅŸcinsel iliÅŸkilerde sabittir. Üstelik aynı kiÅŸi, aynı iliÅŸkide ya da farklı iliÅŸkilerde farklı roller üstlenebilir.
"Geyler ve lezbiyenler sürekli seks düÅŸünürler ve cinselliklerini sergilemek zorundadırlar."
EÅŸcinseller, heteroseksüellerden daha az ya da çok cinsellik düÅŸünmez. Aslında sadece, "eÅŸ-cinsellik" ile ilgili düÅŸünürken cinsellik kısmı daha çok akla gelmektedir. Ancak cinsellik, eÅŸcinsel bir bireyin yaÅŸamının sadece bir boyutudur. Heteroseksüellerden daha fazla sergileme arayışı içinde deÄŸillerdir, ancak eÅŸcinsel olarak var olmak bazılarınca cinselliÄŸi sergilemek olarak anlaşılmaktadır. Kimsenin heteroseksüel olduÄŸunu açıklamıyor olması, heteroseksüel cinselliÄŸinin daha az sergilendiÄŸi anlamına gelmemektedir. Aksine, gündelik hayat ve popüler kültür ürünleri, heteroseksüel cinsellikle ilgili ima ve yönlendirmeler açısından oldukça zengindir.
EÅŸcinseller de, heteroseksüeller gibi, kendileri ile cinsel iliÅŸkiye girmek isteyen herkesle eÅŸ olmak istemezler. Benzer ÅŸekilde, heteroseksüel bir kadın nasıl seçkisiz tüm erkeklere cinsel eÅŸ gözüyle bakmıyorsa, eÅŸcinsel bir birey de kendi cinsinden herkesle cinsel ve duygusal yakınlık kurmak peÅŸinde deÄŸildir.
"AÄ°DS bir gey hastalığıdır. Geyler HÄ°V enfeksiyonu için riskli gruptur."
HIV enfeksiyonunun ilk saptandığı olguların eÅŸcinsel olması, baÅŸlangıçta kimi çevrelerin bunun eÅŸcinselliÄŸe özgü bir hastalık olduÄŸunu düÅŸünmesine yol açmıştır. Oysa zaman içinde, HIV enfeksiyonu ve bu enfeksiyona baÄŸlı olarak zaman içinde geliÅŸen ciddi bir bağışıklık yetmezliÄŸi sendromu olan AÄ°DS, her cinsel yönelim, her cinsel kimlik, her cinsiyet, yaÅŸ ve ırktan insanda görülmeye baÅŸlanmıştır. Böylece bu hastalıkların kimlik özellikleriyle ilgisi olmadığı açıkça ortaya çıkmış, bulaÅŸmanın kan ve kan ürünleri, cinsel iliÅŸki ve anneden çocuÄŸa aktarım yoluyla olduÄŸu öÄŸrenilmiÅŸtir. Muhafazakar ve dini çevreler, uzun süre eÅŸcinsellere günah keçisi muamelesi yaptılarsa da, hatta bunun Tanrı nın eÅŸcinsellere gazabı, bir tür ceza olduÄŸunu öne sürecek kadar ileri gittilerse de, bugün HIV enfeksiyonu ile eÅŸcinsellik arasında doÄŸrudan bir iliÅŸki olmadığını biliyoruz. Bu enfeksiyon çeÅŸitli yollarla herkese bulaÅŸabilir, neden olduÄŸu klinik belirtiler de cinsel yönelime göre farklılık göstermez.
Cinsel iliÅŸkide cinsel yolla bulaÅŸan hastalıklardan korunmak için önerilenler, eÅŸcinsel, biseksüel ve heteroseksüeller için farklı deÄŸildir. BulaÅŸma riskini belirleyen kim olduÄŸunuz deÄŸil, nasıl davrandığmızdır. Güvenli seks uygulamalarını sergilemeyen her bireyde risk yükselecektir. Bu nedenle bu enfeksiyonla mücadelede risk grupları deÄŸil riskli davranışlar vurgulanmaktadır. EÅŸcinsellerin riskli grup olduÄŸu iddiası, heteroseksüellerin gerçekçi olmayan ÅŸekilde kendine güvenip korunmamasına neden olabilmektedir. Uzun süredir enfeksiyonun yaygınlığı ile ilgili veriler, yıllar içinde yaygınlığın artış hızının heteroseksüellerde eÅŸcinsellerden daha yüksek olduÄŸunu göstermektedir. Geylerin daha yüksek riskli varsayılmasmm sebeplerinden biri de anal iliÅŸkidir. Anal iliÅŸki vajinal iliÅŸkiden, o da oral seksten daha riskli olabilmektedir. Ancak bu sıralama korunmasız, prezervatif kullanılmayan iliÅŸkiler için geçerlidir. Daha da önemlisi, anal iliÅŸki sadece eÅŸcinsellerin tercih ettikleri bir iliÅŸki deÄŸildir ve tüm eÅŸcinseller anal iliÅŸkiye girmezler.
"EÅŸcinsel erkekler çocukları cinsel yönden istismar etmeye daha eÄŸilimlidirler."
Pedofili teriminin de içinde yer aldığı Parafililer, genel olarak cinsel dürtülerin nesnesi veya hedefi olarak saplan veya zorlantılı davranış ve fantezinin varlığına iÅŸaret eder. DSM-IV-TR sapkın cinsel imge ve davranışlarınolaÄŸan dışı veya garip olması gerektiÄŸini vurgulamaktadır. DoÄŸru tanı, parafilik fantezi ve törensel davranışın saptanmasına dayanır. Parafili tanısı konulabilmesi için cinsel uyarılmanın, sapkın fantezilerin davranışsal dışavurumu veya zihinsel tasarımının varlığına baÄŸlı olması; bu davranış, cinsel dürtü ve fantezilerin klinik olarak belirgin sıkıntı ya da sosyal, mesleki veya iÅŸlevselliÄŸin diÄŸer önemli alanlarında bozukluklara yol açması gerekir.
EÅŸcinsellik 1968 yılı DSM-II basımında parafili (egzibisyonizm, zoofili, pedofili, transvestik fetiÅŸizm gibi) grubu ile cinsel sapma sınıflaması altında yer alsa da APA nın 1973 te aldığı resmi kararla DSM-II de eÅŸcinsellik kategorisi parafili sınıflandırmasından çıkarılmış ve yerini "cinsel yönelim bozukluÄŸu" kategorisine bırakmıştır. Sınıflandırmadan çıkarılmış olması ÅŸu nedenlere baÄŸlıdır: 1) EÅŸcinsellerin temel düÅŸlemleri heteroseksüellere benzer, genellikle garip ya da tuhaf deÄŸildir; 2) EÅŸcinsel dürtüler heteroseksüel dürtülerden farklı ölçüde zorlayıcı deÄŸildir; 3) EÅŸcinsel ve heteroseksüel davranışın parafiliklerde kaçınılmaz biçimde bulunduÄŸu ÅŸekilde ritüelleÅŸmiÅŸ ve stereotipik olması gerekmez; 4) EÅŸcinsel ve heteroseksüel bireylerin fantezi dünyaları parafililerde olduÄŸu gibi fakirleÅŸmemiÅŸtir; 5) EÅŸcinsel düÅŸüncelerin zihinsel yaÅŸamı deÄŸiÅŸmez biçimde ve aşın olarak meÅŸgul ettiÄŸi, herhangi bir eÅŸcinsel etkinliÄŸi bastırmanın yüksek düzeyde kaygı veya disforik duygulanıma yol açtığı, veya eÅŸcinselliÄŸin heteroseksüellikten daha fazla bir oranda kiÅŸilik bozukluÄŸu ile baÄŸlantılı olduÄŸu gösterilmemiÅŸtir; 6) DSM-IV-TR parafili tanısı için karşılıklı, sevecen, sevgi içeren cinsel etkinlik kapasitesinin olumsuz etkilenmesini bir gereklilik olarak ortaya koymaktadır. BilindiÄŸi üzere eÅŸcinsel iliÅŸkiler tıpkı heteroseksüel iliÅŸkiler gibi bu olumsuz etkilenmeleri taşımamaktadır.
EÅŸcinseller tıpkı heteroseksüel bireyler gibi önlerine gelen her insanla cinsel birliktelik arayışı içinde deÄŸillerdir. Çocukları cinsel istismara eÄŸilimli olan bireyler her cinsel yönelimden olabilir. Bu kiÅŸilerin daha büyük çoÄŸunluÄŸunun eÅŸcinsel olduÄŸuna iliÅŸkin bir bilgi yoktur.
Psikiyatrist Uzm. Dr.Seven Kaptan
Psikiyatrist Uzm. Dr. Koray BaÅŸar
Kaynaklar:
Bailey JM, Bobrow D, Wolfe M, Mikach S (1995) Sexual orientation of adult sons of gay fathers. Developmental Psychology 31:124-129. Bancrofit J (1969) Aversion therapy of homosexuality: a pilot study of 10 cases. Br J Psychiatry 115: 1417-1431. Başar K, Nil MŞ, Kaptan S (2010) Eşcinsellikle ilgili yaygın yanlışlar, bilimsel doğrular. Antihomofobi Kitabı/2, Uluslar arası Homofobi Karşıtı Buluşma, Ankara, KaosGL. Flaks DK, Ficher I, Masterpasqua F, Joseph G (1995) Lesbians choosing motherhood: A comparative study of lesbian and heterosexual parents and their children. Developmental Psychology 31: 105-114. Golombok S, Tasker, F (1996) Do parents influence the sexual orientation of their children? Findings from a longitudinal study of lesbian families. Developmental Psychology, 32: 3-11. Gottman JS (1989) Children of gay and lesbian parents, Marriage & Family Review 14:177-196. Hart G ve Wellings K (2002) Sexual behaviour and its medicalisation: in sickness and in health. BMJ, 324:896-900. McConaghy N (1969) Subjective and penile plethysmograph responses following aversion-relief and apomorphine aversion therapy for homosexual impulses. Br J Psychiatry 115: 723- 730. Smith G, Bartlett A, King M (2004) Treatment of homosexuality in Britain since the 1950s- an oral history: the experience of patients. BMJ, 328: 427-429. Tanner BA (1973) Shock intensity and fear of shock in the modification of homosexual behaviour in males by avoidance leaming. Behav Res Ther 11:213-218.Wilson G, Rahman Q (2005) Born Gay: The Psychobiology of Sex Orientation. Peter Owen Publishers, London.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
www.antalyaterapipsikiyatri.com
Åžirinyalı Mh. Ä°smet GökÅŸen Cad.
1528 S. Åžahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99
facebook.com/antalyaterapipsikiyatri
twitter/ Dr.SevilayZorlu